Existentially İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Existentially İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Existentially Nedir?

Existentially, varoluşsal anlamda kullanılan bir sıfattır. Bir şeyin varoluşu ile ilgili olduğu anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

1. Existentially speaking, humans are always searching for meaning in their lives. (Varoluşsal olarak konuşursak, insanlar hayatlarına anlam arıyorlar.)
2. The character’s actions were driven by an existential crisis. (Karakterin eylemleri bir varoluşsal kriz tarafından yönlendiriliyordu.)
3. Existentially speaking, the question of whether or not there is life after death is one of the most important philosophical questions. (Varoluşsal olarak konuşursak, ölümden sonra hayat olup olmadığı sorusu en önemli felsefi sorulardan biridir.)
4. He was going through an existential crisis after his divorce. (Boşanmasından sonra bir varoluşsal kriz yaşıyordu.)
5. Existentially speaking, the question of whether or not we have free will is a complex philosophical question. (Varoluşsal olarak konuşursak, özgür irademiz olup olmadığı sorusu karmaşık bir felsefi sorudur.)
6. The movie explores existential themes such as the meaning of life and the inevitability of death. (Film, hayatın anlamı ve ölümün kaçınılmazlığı gibi varoluşsal konuları araştırıyor.)
7. She was experiencing an existential crisis and didn’t know what to do with her life. (Varoluşsal bir kriz yaşıyordu ve hayatıyla ne yapacağını bilmiyordu.)
8. Existentially speaking, the question of whether or not we have a soul is a profound and important philosophical question. (Varoluşsal olarak konuşursak, bir ruhumuz olup olmadığı sorusu derin ve önemli bir felsefi sorudur.)
9. The novel explores existential questions about the nature of existence and the search for meaning in life. (Roman, varoluşun doğası ve hayatta anlam arayışıyla ilgili varoluşsal soruları araştırıyor.)
10. He was having an existential crisis and felt like he had lost his purpose in life. (Varoluşsal bir kriz yaşıyordu ve hayattaki amacını kaybetmiş gibi hissediyordu.)
11. Existentially speaking, the question of whether or not we have an innate sense of morality is a contentious philosophical question.

12. The philosopher’s work dealt with existential questions about the nature of existence and the human experience. (Filozofun çalışması, varoluşun doğası ve insan deneyimi ile ilgili varoluşsal sorularla ilgiliydi.)
13. She was experiencing an existential crisis and felt lost in the world. (Varoluşsal bir kriz yaşıyordu ve dünyada kaybolmuş gibi hissediyordu.)
14. Existentially speaking, the question of whether or not we have a purpose in life is a fundamental philosophical question. (Varoluşsal olarak konuşursak, hayatta bir amacımız olup olmadığı sorusu temel bir felsefi sorudur.)
15. The play explores existential themes such as the search for identity and the meaning of life. (Oyun, kimlik arayışı ve hayatın anlamı gibi varoluşsal temaları araştırıyor.)
16. He was going through an existential crisis and questioning the purpose of his existence. (Varoluşsal bir kriz yaşıyordu ve varoluşunun amacını sorguluyordu.)
17. Existentially speaking, the question of whether or not life has meaning is one of the most important questions we can ask ourselves. (Varoluşsal olarak konuşursak, hayatın anlamı olup olmadığı sorusu kendimize sorabileceğimiz en önemli sorulardan biridir.)
18. The artist’s work explores existential themes such as the human condition and the search for meaning in life. (Sanatçının çalışması, insanın durumu ve hayatta anlam arayışı gibi varoluşsal temaları araştırıyor.)
19. She was experiencing an existential crisis and questioning the purpose of her existence. (Varoluşsal bir kriz yaşıyordu ve varoluşunun amacını sorguluyordu.)
20. Existentially speaking, the question of whether or not we are alone in the universe is a profound and important philosophical question. (Varoluşsal olarak konuşursak, evrende yalnız mıyız sorusu derin ve önemli bir felsefi sorudur.)