Execration İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Execration
Türkçe Anlamı: Büyük bir nefret, lanet ya da kötü dilek.
- Execration filled her heart when she saw her ex-boyfriend with someone else. (Eski erkek arkadaşını başka biriyle görünce kalbinde büyük bir nefret oluştu.)
- The country’s leaders faced public execration after the corruption scandal. (Ülkenin liderleri, yolsuzluk skandalı sonrası halkın büyük nefretiyle karşılaştı.)
- The dictator’s execration led to his downfall. (Diktatörün büyük nefreti, onun düşüşüne yol açtı.)
- His execration of the company was well-known in the industry. (Şirkete yönelik büyük nefreti, endüstride iyi biliniyordu.)
- The villagers’ execration of the witch caused her to flee. (Köylülerin cadıya yönelik büyük nefreti, onun kaçmasına neden oldu.)
- The team faced the execration of their fans after losing the championship. (Takım, şampiyonluğu kaybettikten sonra hayranlarının büyük nefretiyle karşı karşıya kaldı.)
- The politician’s execration of his opponent was seen as a sign of weakness. (Politikacının rakibine yönelik büyük nefreti, zayıflık işareti olarak görüldü.)
- The king’s execration of the rebels led to their execution. (Kralın isyancılara yönelik büyük nefreti, onların idamına neden oldu.)
- Her execration of her ex-husband was fueled by his infidelity. (Eski kocasına yönelik büyük nefreti, onun sadakatsizliği tarafından ateşlendi.)
- The team’s execration of their coach led to his dismissal. (Takımın antrenörüne yönelik büyük nefreti, onun kovulmasına neden oldu.)
- The community’s execration of the murderer was intense. (Katil için toplumun büyük nefreti yoğundu.)
- The author’s execration of censorship was evident in his writing. (Yazarın sansüre yönelik büyük nefreti, yazısında açıkça görülebiliyordu.)
- The singer faced public execration after making insensitive comments. (Şarkıcı, duyarsız yorumlar yapması sonrası h
alkın büyük nefretiyle karşılaştı.)
14. The rival companies’ execration of each other was well-known in the industry. (Rakip şirketlerin birbirlerine yönelik büyük nefreti, endüstride iyi biliniyordu.)
- The team’s execration of their opponent fueled their determination to win. (Takımın rakibine yönelik büyük nefreti, kazanma kararlılıklarını ateşledi.)
- The politician’s execration of the media was criticized as an attack on free speech. (Politikacının medyaya yönelik büyük nefreti, özgür konuşma haklarına yapılmış bir saldırı olarak eleştirildi.)
- The family’s execration of their estranged relative was evident at the funeral. (Ayrılmış akrabalarına yönelik büyük nefretleri, cenazede açıkça görülebiliyordu.)
- The artist’s execration of commercialism was reflected in her work. (Sanatçının ticarileşmeye yönelik büyük nefreti, eserinde yansıtılıyordu.)
- The coach faced the team’s execration after making unpopular decisions. (Antrenör, popüler olmayan kararlar alması sonrası takımın büyük nefretiyle karşılaştı.)
- The student’s execration of the strict teacher was well-known among her classmates. (Sıkı öğretmene yönelik öğrencinin büyük nefreti, sınıf arkadaşları arasında iyi biliniyordu.)
Hemen Yorum Yaz