Execration İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Execration İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Execration

Türkçe Anlamı: Büyük bir nefret, lanet ya da kötü dilek.

  1. Execration filled her heart when she saw her ex-boyfriend with someone else. (Eski erkek arkadaşını başka biriyle görünce kalbinde büyük bir nefret oluştu.)
  2. The country’s leaders faced public execration after the corruption scandal. (Ülkenin liderleri, yolsuzluk skandalı sonrası halkın büyük nefretiyle karşılaştı.)
  3. The dictator’s execration led to his downfall. (Diktatörün büyük nefreti, onun düşüşüne yol açtı.)
  4. His execration of the company was well-known in the industry. (Şirkete yönelik büyük nefreti, endüstride iyi biliniyordu.)
  5. The villagers’ execration of the witch caused her to flee. (Köylülerin cadıya yönelik büyük nefreti, onun kaçmasına neden oldu.)
  6. The team faced the execration of their fans after losing the championship. (Takım, şampiyonluğu kaybettikten sonra hayranlarının büyük nefretiyle karşı karşıya kaldı.)
  7. The politician’s execration of his opponent was seen as a sign of weakness. (Politikacının rakibine yönelik büyük nefreti, zayıflık işareti olarak görüldü.)
  8. The king’s execration of the rebels led to their execution. (Kralın isyancılara yönelik büyük nefreti, onların idamına neden oldu.)
  9. Her execration of her ex-husband was fueled by his infidelity. (Eski kocasına yönelik büyük nefreti, onun sadakatsizliği tarafından ateşlendi.)
  10. The team’s execration of their coach led to his dismissal. (Takımın antrenörüne yönelik büyük nefreti, onun kovulmasına neden oldu.)
  11. The community’s execration of the murderer was intense. (Katil için toplumun büyük nefreti yoğundu.)
  12. The author’s execration of censorship was evident in his writing. (Yazarın sansüre yönelik büyük nefreti, yazısında açıkça görülebiliyordu.)
  13. The singer faced public execration after making insensitive comments. (Şarkıcı, duyarsız yorumlar yapması sonrası h

alkın büyük nefretiyle karşılaştı.)
14. The rival companies’ execration of each other was well-known in the industry. (Rakip şirketlerin birbirlerine yönelik büyük nefreti, endüstride iyi biliniyordu.)

  1. The team’s execration of their opponent fueled their determination to win. (Takımın rakibine yönelik büyük nefreti, kazanma kararlılıklarını ateşledi.)
  2. The politician’s execration of the media was criticized as an attack on free speech. (Politikacının medyaya yönelik büyük nefreti, özgür konuşma haklarına yapılmış bir saldırı olarak eleştirildi.)
  3. The family’s execration of their estranged relative was evident at the funeral. (Ayrılmış akrabalarına yönelik büyük nefretleri, cenazede açıkça görülebiliyordu.)
  4. The artist’s execration of commercialism was reflected in her work. (Sanatçının ticarileşmeye yönelik büyük nefreti, eserinde yansıtılıyordu.)
  5. The coach faced the team’s execration after making unpopular decisions. (Antrenör, popüler olmayan kararlar alması sonrası takımın büyük nefretiyle karşılaştı.)
  6. The student’s execration of the strict teacher was well-known among her classmates. (Sıkı öğretmene yönelik öğrencinin büyük nefreti, sınıf arkadaşları arasında iyi biliniyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.