Excitable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Excitable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Excitable Nedir?

Excitable, heyecanlı, kolayca tahrik edilebilen veya uyarılabilen anlamına gelir. Bu kelime, insanlar için kullanıldığında, sinirlilik veya duygusal tepkilerin hızlı ve kolay bir şekilde ortaya çıkması anlamında da kullanılır.

Örnek Cümleler:

  1. He’s always been an excitable person, getting worked up over even the smallest things. (O her zaman heyecanlı bir kişi oldu, en küçük şeylere bile sinirleniyor.)
  2. The excitable dog barked at every passerby on the street. (Heyecanlı köpek, sokaktaki her geçene havladı.)
  3. The excitable crowd cheered wildly when their team scored a goal. (Heyecanlı kalabalık, takımları gol attığında çılgınca bağırdı.)
  4. Her excitable personality made it difficult for her to keep her emotions in check. (Heyecanlı kişiliği, duygularını kontrol etmesini zorlaştırdı.)
  5. The excitable child bounced up and down with excitement when he saw the presents under the tree. (Heyecanlı çocuk, ağacın altındaki hediyeleri görünce sevinçle zıpladı.)
  6. The excitable student raised his hand eagerly, hoping to answer the question. (Heyecanlı öğrenci, soruyu cevaplamak için istekle el kaldırdı.)
  7. The excitable kitten chased after anything that moved, including its own tail. (Heyecanlı kedi, kendi kuyruğu dahil, hareket eden her şeyin peşinden koştu.)
  8. Her excitable nature sometimes led her to make impulsive decisions. (Heyecanlı doğası, bazen ani kararlar almaya yol açtı.)
  9. The excitable horse neighed loudly when it saw its owner approaching. (Heyecanlı at, sahibinin yaklaştığını görünce yüksek sesle kişnedi.)
  10. His excitable demeanor made it difficult for him to maintain his composure during interviews. (Heyecanlı tavırları, röportaj sırasında sakinliğini korumasını zorlaştırdı.)
  11. The excitable teenager screamed with joy when he won the game. (Heyecanlı genç, oyunu kazandığında sevinçle bağırdı.)
  12. Her excitable personality often led to misunderstandings with others. (Heyecanlı kişiliği, genellikle diğerleriyle yanlış anlaşılmalar yaşamasına neden oldu.)
  13. The excitable bird chirped happily when it saw the sun rise. (Heyecanlı kuş, güneş doğduğunda mutlu bir şekilde öttü.)
  14. His excitable nature caused him to become easily frustrated when things didn’t go his way. (Heyecanlı doğası, işler yolunda gitmediğinde kolayca hayal kırıklığına uğramasına neden oldu.)
  15. The excitable puppy wagged its tail enthusiastically when it saw its owner. (Heyecanlı yavru köpek, sahibini görünce kuy

ruk sallayarak coşkuyla sevindi.)
16. Her excitable temperament sometimes made her friends feel overwhelmed. (Heyecanlı mizacı, bazen arkadaşlarını bunalttı.)

  1. The excitable child couldn’t sit still during the movie, constantly fidgeting and talking. (Heyecanlı çocuk, film boyunca hareket edip konuşarak duramadı.)
  2. His excitable behavior during the concert drew the attention of the other concertgoers. (Konserdeki heyecanlı davranışları, diğer seyircilerin dikkatini çekti.)
  3. The excitable toddler clapped and giggled when he saw the balloons. (Heyecanlı küçük çocuk, balonları görünce alkışladı ve kıkırdadı.)
  4. Her excitable nature made her a great candidate for a job that required high energy and enthusiasm. (Heyecanlı doğası, yüksek enerji ve heves gerektiren bir iş için harika bir aday yaptı.)

(Türkçe karşılıkların bulunduğu cümleler kalın ve yeşil renkte yazılmıştır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.