Exasperation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Exasperation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Exasperation

Exasperation, anlamı itibariyle sabrın tükenmesi, sinir bozukluğu, öfke ve kızgınlık gibi duyguları ifade eden bir İngilizce kelime olarak karşımıza çıkar.

Örnek cümleler:

1. I’m filled with exasperation after waiting in line for two hours. (İki saat kuyrukta bekledikten sonra sabrım tükendi.)
2. His constant interruptions caused me to feel a great deal of exasperation. (Sürekli kesintileri beni çok sinirlendirdi.)
3. She showed exasperation when she saw that the project was still incomplete. (Projenin hala tamamlanmadığını görünce sinirlendi.)
4. The teacher’s exasperation was evident as she struggled to keep her class under control. (Öğretmenin sınıfını kontrol altında tutmaya çalışırken sinirliliği açıktı.)
5. The company’s exasperation was palpable as they struggled to meet their sales targets. (Satış hedeflerine ulaşmak için mücadele ederken şirketin sinirliliği hissediliyordu.)
6. His constant tardiness caused exasperation among his colleagues. (Sürekli geç kalması, meslektaşları arasında sinirlilik yarattı.)
7. The exasperation in her voice was evident as she tried to explain the same concept for the third time. (Aynı kavramı üçüncü kez açıklamaya çalışırken, sesindeki sinirlilik açıktı.)
8. The exasperation on his face was apparent as he struggled to solve the complex problem. (Karmaşık sorunu çözmeye çalışırken, yüzündeki sinirlilik açıktı.)
9. The exasperation in her eyes was clear as she listened to her colleague’s constant complaints. (Sürekli şikayetlerini dinlediğinde gözlerindeki sinirlilik açıktı.)
10. His exasperation with the situation was obvious as he stormed out of the room. (Odadan çıkarken, durumla ilgili sinirliliği açıktı.)
11. The exasperation in her tone was evident as she dealt with the difficult customer. (Zor müşteriyle uğraşırken, tonundaki sinirlilik açıktı.)
12. His exasperation with the slow progress of the project was evident in his constant complaints. (Projenin yavaş ilerlemesiyle ilgili şikayetleri, sinirliliğini açıkça ortaya koyuyordu.)
13. The exasperation in her body language was clear as she crossed her arms and tapped her foot impatiently. (Kollarını kavuşturup sabırsızlıkla ayağını tıkırdatırken, beden dilindeki sinirlilik açıktı.)
14. His exasperation with the constant noise outside his window was evident as he slammed it shut. (Penceresinin dışındaki sürekli gürültüye karşı sinirliliği, onu çarparak kapamasıyla açıktı.)
15. The exasperation

in his voice was evident as he dealt with the same problem for the tenth time. (Onuncu kez aynı sorunla uğraşırken, sesindeki sinirlilik açıktı.)
16. Her exasperation with the lack of progress in the project was evident as she slammed her laptop shut. (Projenin ilerlememesine karşı sinirliliği, bilgisayarını sertçe kapatmasıyla açıktı.)

17. The exasperation on his face was clear as he dealt with the uncooperative client. (İşbirliği yapmayan müşteriyle uğraşırken, yüzündeki sinirlilik açıktı.)
18. His exasperation with the constant changes to the project was evident in his frustrated tone. (Projenin sürekli değişmesine karşı duyduğu sinirlilik, tonundaki öfkeyle açıkça ortaya çıkıyordu.)
19. The exasperation in her body language was apparent as she rolled her eyes and let out a deep sigh. (Gözlerini devirip derin bir nefes almasıyla beden dilindeki sinirlilik açıktı.)
20. His exasperation with the slow service at the restaurant was evident as he angrily waved down the waiter. (Restorandaki yavaş servise karşı sinirliliği, garsona kızgınca el sallamasıyla açıktı.)