Exacting İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Exacting İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Exact

Exact kelimesi “tam, kesin, doğru, yanlışsız” anlamlarına gelir. İngilizce cümlelerde özne, yüklem ve nesne arasında tam bir uyum olduğunu ifade etmek için kullanılır.

Örnek cümleler:

1. She gave an exact description of the suspect. (O, şüphelinin tam bir tanımını verdi.)
2. Can you give me the exact time of the meeting? (Toplantının tam zamanını verebilir misin?)
3. The exact location of the treasure is still unknown. (Hazine’nin tam yeri hala bilinmiyor.)
4. He always likes to be exact in his calculations. (Hesaplamalarında her zaman kesin olmayı seviyor.)
5. The exact opposite of love is not hate, it’s indifference. (Aşkın tam zıddı nefret değil, ilgisizliktir.)
6. We need to be exact in our measurements to get the right results. (Doğru sonuçları elde etmek için ölçülerimizde tam olmamız gerekiyor.)
7. The scientist’s predictions were exact. (Bilim adamının tahminleri tamdı.)
8. The dress fits her exact size. (Elbise tam bedenine uyuyor.)
9. His memory is so exact that he can recall every detail. (Hafızası o kadar keskin ki her ayrıntıyı hatırlayabilir.)
10. The exact wording of the contract is important. (Sözleşmenin tam metni önemlidir.)
11. The exact cause of the accident is not yet known. (Kazanın tam nedeni henüz bilinmiyor.)
12. The exact number of guests is still unclear. (Konukların tam sayısı hala belirsiz.)
13. The exact shade of blue I wanted was not available. (İstediğim mavi tonu tam olarak mevcut değildi.)
14. The exact amount of money was missing from the safe. (Kasadaki tam para miktarı eksikti.)
15. The exact temperature of the oven is crucial for this recipe. (Bu tarif için fırının tam sıcaklığı önemlidir.)
16. He was able to recall the exact date of his wedding anniversary. (Evlilik yıldönümünün tam tarihini hatırlayabildi.)
17. The exact weight of the package is needed to determine the shipping cost. (Kargo ücretini belirlemek için paketin tam ağırlığı gereklidir.)
18. The exact details of the plan are still being worked out. (Planın tam detayları hala çalışılıyor.)
19. The artist made an exact replica of the famous painting. (Sanatçı ünlü resmin tam bir kopyasını yaptı.)
20. The exact moment when the sun sets is different every day. (Güneşin tam batış anı her gün farklıdır.)

Exacting

Exacting kelimesi “titiz, zorlu, meşakkatli, aşırı hassas” anlamlarına gelir. İngilizce cümlelerde genellikle bir kişi ya da iş için gereken özellikleri tanımlamak için kullanılır.

Örnek cümleler:

1. The boss is very exacting when it comes to meeting deadlines. (Patron, zaman çizelgelerine uyma konusunda çok titizdir.)
2. The job requires an exacting attention to detail. (İş, ayrıntılara aşırı hassas bir şekilde dikkat gerektirir.)
3. She has an exacting personality and always strives for perfection. (O, zorlu bir kişiliğe sahiptir ve her zaman mükemmeliyeti hedefler.)
4. The training program was quite exacting, but it prepared us well. (Eğitim programı oldukça zorlu idi, ancak bizi iyi hazırladı.)
5. Being a surgeon is an exacting profession that requires years of training. (Cerrah olmak, yıllarca süren eğitim gerektiren zorlu bir meslektir.)
6. The teacher’s expectations were very exacting and some students found it challenging. (Öğretmenin beklentileri çok yüksek ve bazı öğrenciler bunu zor buldular.)
7. The job of a translator is exacting because every word must be translated accurately. (Bir çevirmenin işi zorlu bir iştir çünkü her kelime doğru bir şekilde çevrilmelidir.)
8. The athlete’s training regimen is extremely exacting and requires a lot of discipline. (Sporcunun antrenman programı son derece zorlu ve disiplin gerektiriyor.)
9. The fashion industry is known for being very exacting in terms of physical appearance. (Moda endüstrisi, fiziksel görünüm açısından çok titiz olmasıyla tanınır.)
10. The software development process is exacting and requires a lot of attention to detail. (Yazılım geliştirme süreci titiz bir süreçtir ve ayrıntılara dikkat göstermeyi gerektirir.)
11. Being a chef is an exacting job that requires creativity and precision. (Bir şef olmak, yaratıcılık ve hassasiyet gerektiren zorlu bir iştir.)
12. The project manager is very exacting and expects everyone to meet their deadlines. (Proje yöneticisi çok titiz ve herkesin zaman çizelgelerine uymasını bekliyor.)
13. The audition process for the play was quite exacting and many actors were turned away. (Oyun için yapılan seçme süreci oldukça zorlu idi ve birçok oyuncu geri çevrildi.)
14. The job of a pilot is exacting and requires a lot of skill and experience. (Bir pilotun işi zorlu ve birçok beceri ve deneyim gerektiriyor.)
15. The academic standards at this university are very exacting and not everyone can meet them. (Bu üniversitedeki akademik standartlar çok yüksek ve