Evident İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Evident İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Evident

Evident kelimesi İngilizcede “açıkça görülen, belirgin” anlamına gelir.

1. It was evident from her expression that she was upset. (Onun ifadesinden açıkça görülebiliyordu ki üzgündü.)
2. The damage to the car was evident. (Arabanın hasarı belirgindi.)
3. The success of the campaign was evident in the increased sales. (Kampanyanın başarısı satışlardaki artışta açıkça görülüyordu.)
4. It became evident that the project was going to be delayed. (Projede gecikme olacağı açıkça görülmeye başlandı.)
5. The evidence presented in court made it evident that he was guilty. (Mahkemeye sunulan deliller onun suçlu olduğunu açıkça ortaya koydu.)
6. It was evident that they had put a lot of effort into the project. (Projeye çok çaba harcadıkları açıkça belliydi.)
7. The joy on her face was evident when she saw her family. (Ailesini görünce yüzündeki sevinç açıkça görülebiliyordu.)
8. The quality of the product was evident in its performance. (Ürünün kalitesi performansında açıkça görülebiliyordu.)
9. The importance of exercise is evident in its health benefits. (Egzersizin sağlık faydaları açıkça görülebilir.)
10. It was evident that he had not done his homework. (Ödevini yapmadığı açıkça belliydi.)
11. The beauty of the sunset was evident in the colors of the sky. (Günbatımının güzelliği gökyüzündeki renklerde açıkça görülebiliyordu.)
12. The lack of funding was evident in the poor condition of the school. (Okulun kötü durumu finansman eksikliğiyle açıkça görülebiliyordu.)
13. The success of the team was evident in their championship win. (Takımın başarısı şampiyonluk kazanmalarında açıkça görülebiliyordu.)
14. The impact of climate change is evident in the extreme weather conditions. (İklim değişikliğinin etkisi aşırı hava koşullarında açıkça görülebilir.)
15. The value of education is evident in the opportunities it provides. (Eğitimin değeri sunduğu fırsatlarda açıkça görülebilir.)
16. The benefits of a healthy diet are evident in improved health. (Sağlıklı beslenmenin faydaları sağlıkta iyileşmede açıkça görülebilir.)
17. The importance of communication is evident in successful relationships. (İletişimin önemi başarılı ilişkilerde açıkça görülebilir.)
18. The excitement of the crowd was evident as the band took the stage. (Grup sahneye çıktığında seyircinin heyecanı açıkça görülebiliyordu.)
19. The dangers of smoking are evident in the increased risk of disease. (Sigara içmenin tehlikeleri hastal

ıkların artan riskinde açıkça görülebilir.)
20. The urgency of the situation was evident in the doctor’s tone of voice. (Doktorun ses tonunda durumun aciliyeti açıkça görülebiliyordu.)