Entomb İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Entomb (Türkçe karşılığı: Gömmek, Mezar etmek)
Entomb kelimesi, genellikle ölüleri toprağa gömmek için kullanılan bir fiildir. Bu kelime ayrıca, bir şeyi kalıcı olarak kapalı bir yerde saklamak anlamında da kullanılabilir.
Örnek cümleler:
- They entombed the dead soldier with full military honors. (Askeri onurlarla ölen askeri gömdüler.)
- After the funeral, they will entomb the coffin in the family graveyard. (Cenaze töreninden sonra, tabutu aile mezarlığına gömecekler.)
- The pharaohs of ancient Egypt were often entombed with their treasures. (Eski Mısır firavunları sıklıkla hazineleriyle gömülürdü.)
- The archaeologists discovered a mummy entombed in a pyramid. (Arkeologlar piramitte gömülü bir mumya buldular.)
- The secret documents were entombed in a secure vault. (Gizli belgeler güvenli bir kasada gömülü kaldı.)
- She entombed her broken dreams and moved on with her life. (Kırık hayallerini gömdü ve hayatına devam etti.)
- The sun slowly entombed itself below the horizon. (Güneş yavaşça ufuk çizgisinin altında gömüldü.)
- The ancient city was entombed by a volcanic eruption. (Eski şehir volkanik bir patlama ile gömüldü.)
- The treasure was entombed in a hidden chamber deep beneath the earth. (Hazine, yeraltının derinliklerindeki gizli bir odada gömüldü.)
- The lost city was entombed in sand for centuries. (Kayıp şehir yüzyıllar boyunca kumla gömüldü.)
- She entombed her feelings of anger and tried to remain calm. (Öfke hislerini gömdü ve sakin kalmaya çalıştı.)
- The valuable artifact was entombed in a glass case for protection. (Değerli sanat eseri, koruma amacıyla cam bir vitrinde gömülü kaldı.)
- The sailors were entombed at the bottom of the ocean after their ship sank. (Gemi battıktan sonra denizin dibindeki denizciler gömüldü.)
- The lost treasure was finally found after being entombed for centuries. (Yüzyıllarca gömülü kalan kayıp hazine sonunda bulundu.)
- The old mansion was entombed in vines and overgrowth. (Eski malikane, sarmaşıklar ve aşırı büyüme ile gömülmüştü.)
- The ancient relics were entombed in a forgotten temple. (Eski kalıntılar unutulmuş bir tapınağa gömülü kaldı.)
- The memories of her lost love were entombed in her heart. (Kaybettiği aşkının anıları kalbinde gömülü kalm
- The famous explorer was entombed in a grand mausoleum. (Ünlü kaşif büyük bir mozolede gömüldü.)
- The treasure hunter spent years searching for the entombed treasure. (Define avcısı gömülü hazineyi aramak için yıllarını harcadı.)
- The ancient city was entombed by layers of sediment over time. (Zamanla çöküntü tabakaları tarafından eski şehir gömüldü.)
Not:
Burada örnek cümlelerin İngilizce kısımlarına kalın ve mavi etiketi ekledim, Türkçe kısımlarına ise ayrı bir renkli yazı etiketi kullanmadım. Bu şekilde yazıda denge sağlamış oldum.
Hemen Yorum Yaz