Engross İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Engross İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

ENGROSS

• Anlamı: Tamamen kendine vermek, konsantre olmak, dalmak.

1. I was so engrossed in my book that I didn’t hear the phone ring. (Kitabıma o kadar dalmıştım ki telefonun çaldığını duymadım.)
2. She was engrossed in her work and didn’t even notice the time. (İşine öyle konsantre olmuştu ki saat bile fark etmedi.)
3. The students were engrossed in the lecture on astrophysics. (Öğrenciler astrofizik dersinde kendilerine öyle vermişlerdi ki.)
4. The movie was so engrossing that I forgot where I was. (Film öyle sürükleyiciydi ki nerede olduğumu unuttum.)
5. She became engrossed in her painting and forgot about everything else. (Resmiyle öyle kendine vermişti ki her şeyi unutmuştu.)
6. He was so engrossed in the game that he didn’t even hear his friends come in. (Oyununa öyle dalıp gitmişti ki arkadaşlarının girdiğini bile duymadı.)
7. The novel was so engrossing that I finished it in one sitting. (Roman o kadar sürükleyiciydi ki tek oturuşta bitirdim.)
8. The kids were engrossed in the magic show and couldn’t take their eyes off the magician. (Çocuklar sihir gösterisine öyle kendilerine vermişlerdi ki sihirbazın üzerinden gözlerini alamadılar.)
9. She was completely engrossed in her research and didn’t even notice the time passing by. (Araştırmasına öyle konsantre olmuştu ki zamanın nasıl geçtiğini bile fark etmedi.)
10. He was engrossed in his thoughts and didn’t even hear the conversation around him. (Düşüncelerine öyle dalıp gitmişti ki etrafındaki konuşmayı bile duymadı.)
11. The audience was engrossed in the play and didn’t even notice the time passing by. (İzleyiciler oyunla öyle kendilerine vermişlerdi ki zamanın nasıl geçtiğini bile fark etmediler.)
12. She was so engrossed in her music that she didn’t even hear her mother calling her. (Müziğine öyle kendine vermişti ki annesinin kendisini çağırdığını bile duymadı.)
13. The novel was so engrossing that I stayed up all night reading it. (Roman o kadar sürükleyiciydi ki tüm gece okudum.)
14. The children were engrossed in their game and didn’t even notice the rain. (Çocuklar oyunlarına öyle dalıp gitmişlerdi ki yağmuru bile fark etmediler.)
15. He was engrossed in his work and didn’t even realize that it was already dark outside. (İşine öyle konsantre olmuştu ki dışarının artık karanlık olduğunu bile fark etmedi.)
16. The crowd was engrossed in the performance and gave the musicians a standing ovation. (Kalabalık

16. The crowd was engrossed in the performance and gave the musicians a standing ovation. (Kalabalık performansa öyle kendilerine vermişlerdi ki müzisyenlere ayakta alkışladılar.)
17. She was engrossed in her conversation with her friend and didn’t even notice the waiter coming over. (Arkadaşıyla konuşmasına öyle konsantre olmuştu ki garsonun yanlarına geldiğini bile fark etmedi.)
18. The team was engrossed in their strategy meeting and came up with a great plan. (Ekip strateji toplantısına öyle kendilerine vermişti ki harika bir plan ortaya çıkardılar.)
19. He was so engrossed in his workout that he didn’t even hear the music playing in the background. (Antrenmanına öyle kendine vermişti ki arka planda çalan müziği bile duymadı.)
20. The students were engrossed in their experiment and eagerly awaited the results. (Öğrenciler deneylerine öyle kendilerine vermişlerdi ki sonuçları sabırsızlıkla bekliyorlardı.)