Embodiment İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Embodiment İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Embodiment Nedir?


Embodiment İngilizce bir kelime olup “somutlaşma” veya “bedenselleştirme” anlamına gelir. Felsefe ve bilişsel bilimlerde sıkça kullanılmaktadır. Bu kavram, zihinsel süreçlerin bedensel duyumlarla nasıl ilişkilendirildiğini ve bedenin bireyin zihinsel faaliyetlerinde nasıl rol oynadığını anlamak için kullanılır.

Örnek Cümleler:


1. The embodiment of her feelings was evident in her facial expressions. (Duygularının somutlaşması yüz ifadelerinde açıkça görülebilirdi.)
2. He was the embodiment of courage and bravery. (O, cesaret ve kahramanlığın somutlaşmasıydı.)
3. Her dance was the embodiment of grace and elegance. (Onun dansı zarafet ve zarifliğin somutlaşmasıydı.)
4. The sculpture was a beautiful embodiment of the artist’s vision. (Heykel, sanatçının vizyonunun güzel bir bedenselleştirilmesiydi.)
5. The company’s logo was an embodiment of its values and principles. (Şirket logosu, değerleri ve prensiplerinin bir bedenselleştirmesiydi.)
6. Her painting was the embodiment of her innermost thoughts and emotions. (Resmi, en içsel düşüncelerinin ve duygularının somutlaşmasıydı.)
7. The character in the book was an embodiment of the author’s beliefs and worldview. (Kitaptaki karakter, yazarın inançları ve dünya görüşünün bir somutlaştırmasıydı.)
8. The building was the embodiment of modern architecture. (Bina, modern mimarinin bir bedenselleştirmesiydi.)
9. The team’s victory was the embodiment of their hard work and dedication. (Takımın zaferi, sıkı çalışmalarının ve özverilerinin bir somutlaşmasıydı.)
10. His smile was the embodiment of his happiness and contentment. (Gülümsemesi, mutluluğunun ve memnuniyetinin bir somutlaştırmasıydı.)
11. The artwork was an embodiment of the artist’s unique style and perspective. (Sanat eseri, sanatçının benzersiz tarzının ve bakış açısının bir somutlaştırmasıydı.)
12. The museum exhibit was an embodiment of the culture and history of the region. (Müze sergisi, bölgenin kültürü ve tarihine bir somutlaştırmaydı.)
13. The dress was the embodiment of elegance and sophistication. (Elbise, zarafet ve sofistike bir bedenselleştirmeydi.)
14. The song was the embodiment of the singer’s emotions and experiences. (Şarkı, şarkıcının duygularının ve deneyimlerinin bir somutlaştırmasıydı.)
15. The athlete’s performance was the embodiment of his training and discipline. (Sporcu performansı, antrenmanının ve disiplininin bir somutlaştırmasıydı.)
16. The poem was the embodiment of the

poet’s innermost feelings and thoughts. (Şiir, şairin en içsel duygularının ve düşüncelerinin bir somutlaştırmasıydı.)
17. The sculpture garden was an embodiment of the artist’s love for nature. (Heykel bahçesi, sanatçının doğaya olan sevgisinin bir somutlaştırmasıydı.)

  1. The film was the embodiment of the director’s vision and storytelling. (Film, yönetmenin vizyonu ve anlatımının bir somutlaştırmasıydı.)
  2. The recipe was the embodiment of the chef’s culinary skills and creativity. (Tarif, şefin mutfak becerilerinin ve yaratıcılığının bir somutlaştırmasıydı.)
  3. The novel was the embodiment of the author’s imagination and literary talent. (Roman, yazarın hayal gücünün ve edebi yeteneğinin bir somutlaştırmasıydı.)

(Türkçe çevirileri cümlelerin sonunda verilmiştir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.