Edginess İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Edginess İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Edginess Nedir?

Edginess, genellikle bir kişinin veya bir şeyin uyarılması, heyecanı veya huzursuzluğu ile ilgilidir. Bu durum genellikle stres, korku veya endişe nedeniyle oluşur.

Örnek Cümleler:

1. Edginess has been a part of my personality ever since I was a child. (Edginess, ben çocukken de kişiliğimin bir parçasıydı.)
2. The edginess in the air made me feel nervous. (Havada ki edginess beni sinirli hissettirdi.)
3. His constant fidgeting showed his edginess. (Sürekli kıpırdanması onun edginessini gösteriyordu.)
4. The loud music and flashing lights added to the edginess of the club. (Yüksek müzik ve flaş ışıklar kulübün edginessine katkıda bulundu.)
5. I could feel the edginess in the room as soon as I walked in. (Odada girer girmez edginessi hissedebildim.)
6. The intense atmosphere of the game created an edginess among the spectators. (Oyunun yoğun atmosferi seyirciler arasında bir edginess yarattı.)
7. The edginess in her voice indicated that she was nervous. (Sesindeki edginess onun sinirli olduğunu gösteriyordu.)
8. The edginess in the meeting room was palpable. (Toplantı odasındaki edginess hissedilebilirdi.)
9. The edginess of the situation made me hesitate. (Durumun edginessi beni tereddüt ettirdi.)
10. His constant tapping of his foot showed his edginess. (Sürekli ayak tıpırtısı onun edginessini gösteriyordu.)
11. The edginess in her tone made me

realize that she was not happy with my decision. (Onun tonundaki edginess kararımı beğenmediğini fark ettirmişti.)
12. The edginess of the performance kept me on the edge of my seat. (Performansın edginessi beni koltuğumun kenarında tuttu.)

13. The edginess of the competition made me want to win even more. (Yarışmanın edginessi kazanmak isteğimi daha da artırdı.)
14. Her constant checking of her phone showed her edginess. (Sürekli telefonunu kontrol etmesi onun edginessini gösteriyordu.)
15. The edginess of the situation caused my heart to race. (Durumun edginessi kalbimin hızlı atmasına neden oldu.)
16. The edginess in her eyes made me realize that she was not joking. (Gözlerindeki edginess onun şaka yapmadığını anlamama sebep oldu.)
17. The edginess in his voice made me feel uneasy. (Sesindeki edginess beni huzursuz hissettirdi.)
18. The edginess of the movie made it difficult for me to relax. (Filmin edginessi rahatlamamı zorlaştırdı.)
19. The edginess in the air before the storm was almost palpable. (Fırtınadan önceki havadaki edginess hissedilebilecek kadar güçlüydü.)
20. The edginess of the situation made me feel like I was walking on thin ice. (Durumun edginessi beni ince buz üzerinde yürüyormuşum gibi hissettirdi.)