Eden İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Eden İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Eden

Eden kelimesi İngilizce’de “Cennet” anlamına gelmektedir. İşte İngilizce cümlelerde “eden” kelimesinin kullanımına örnekler:

1. The garden was like an Eden, full of flowers and fruit. (Bahçe, çiçekler ve meyvelerle dolu bir Cennet gibiydi.)
2. The island was a paradise, a true Eden on earth. (Ada bir cennetti, gerçek bir Cennet gibiydi.)
3. The painter tried to capture the beauty of Eden in his art. (Ressam, sanatında Cennet’in güzelliğini yakalamaya çalıştı.)
4. The couple found their own Eden in the remote mountains. (Çift, uzak dağlarda kendi Cennetlerini buldu.)
5. The old man dreamed of returning to Eden and living forever. (Yaşlı adam, Cennet’e dönüp sonsuza kadar yaşamayı hayal etti.)
6. The story of Adam and Eve tells of their expulsion from Eden. (Adem ile Havva’nın hikayesi, Cennet’ten kovulmalarını anlatır.)
7. The beauty of nature made me feel like I was in Eden. (Doğanın güzelliği, beni Cennet’teymişim gibi hissettirdi.)
8. The novel described a utopian society that resembled Eden. (Roman, Cennet’e benzeyen bir ütopya toplumunu anlatıyordu.)
9. The singer’s voice was like an angel’s, as if from Eden itself. (Şarkıcının sesi, adeta Cennet’ten geliyormuş gibi melek gibiydi.)
10. The view from the mountaintop was breathtaking, like a glimpse of Eden. (Dağın tepesinden manzara nefes kesiciydi, adeta Cennet’ten bir bakış gibiydi.)
11. The resort was a luxurious retreat, a modern-day Eden for the wealthy. (Tatil köyü lüks bir sığınaktı, zenginler için modern bir Cennet gibiydi.)
12. The artist created a beautiful mural of Eden on the church wall. (Sanatçı, kilise duvarında Cennet’in güzel bir duvar resmini yarattı.)
13. The scientist searched for evidence of the existence of the original Eden. (Bilim adamı, orijinal Cennet’in varlığına dair kanıt aradı.)
14. The movie portrayed a post-apocalyptic world where humanity struggled to find a new Eden. (Film, insanlığın yeni bir Cennet bulmak için mücadele ettiği bir sonrası apokaliptik dünya tasvir ediyordu.)
15. The travel brochure promised a trip to paradise, a journey to Eden. (Seyahat broşürü, cennete bir yolculuk vaat ediyordu, Cennet’e bir yolculuk.)
16. The book described the mystical experience of encountering Eden in a lucid dream. (Kitap, açık bir rüyada Cennet’le karşılaşmanın mistik deneyimini anlatıyordu.)
17. The children’s game was called “Lost in Eden

18. The mythological stories often mention the concept of an idyllic Eden where life is perfect. (Mitolojik hikayeler genellikle mükemmel bir hayatın olduğu pastoral bir Cennet kavramından bahseder.)
19. The poem described the tranquil beauty of Eden, where everything was in harmony. (Şiir, her şeyin uyum içinde olduğu huzurlu bir Cennet’in güzelliğini anlatıyordu.)
20. The garden was so well-kept that it looked like a little piece of Eden on earth. (Bahçe o kadar iyi bakılmıştı ki, dünyadaki küçük bir Cennet parçasına benziyordu.)