Distract İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Distract İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Distract İle İlgili Cümleler

Distract, Türkçe karşılığı “dikkatini dağıtmak” olan bir fiildir. Bir kişinin dikkatini başka bir şeyden uzaklaştırmak anlamına gelir.

  1. I can’t concentrate on my work when my phone keeps distracting me. (Telefonum beni sürekli olarak dikkatimi dağıtarak işime odaklanmamı engelliyor.)
  2. The loud music from next door is distracting me from my studies. (Komşudan gelen yüksek müzik beni çalışmamdan alıkoyuyor.)
  3. He tried to distract his wife from her worries by taking her out for a walk. (Karısının endişelerini dağıtmak için yürüyüşe çıkarmaya çalıştı.)
  4. The children were trying to distract the teacher by asking irrelevant questions. (Çocuklar, gereksiz sorular sorarak öğretmenin dikkatini dağıtmaya çalışıyorlardı.)
  5. The movie was so boring that I found myself trying to distract myself by playing games on my phone. (Film o kadar sıkıcıydı ki kendimi telefonumda oyun oynayarak dikkatimi dağıtmaya çalıştım.)
  6. She wore bright colors to distract attention from her facial scar. (Yüzündeki yarayı fark edilmemesi için parlak renkler giydi.)
  7. The sudden noise distracted the driver and caused him to lose control of the car. (Ani gürültü sürücünün dikkatini dağıttı ve arabasının kontrolünü kaybetmesine neden oldu.)
  8. The toddler’s tantrum was distracting the other passengers on the plane. (Küçük çocuğun öfkesi uçaktaki diğer yolcuların dikkatini dağıtıyordu.)
  9. She found it hard to concentrate on her book with the TV blaring in the background and distracting her. (Arka planda TV’nin gürültüsü ve dikkatini dağıtmasıyla kitabına odaklanmakta zorlandı.)
  10. The bright billboard distracted the driver and caused him to miss his turn. (Parlak reklam panosu sürücünün dikkatini dağıttı ve dönüşünü kaçırmasına neden oldu.)
  11. The teacher asked the students to stop talking and distracting each other during the test. (Öğretmen sınav sırasında öğrencilerin birbirlerinin dikkatini dağıtacak şekilde konuşmasını durdurmasını istedi.)
  12. The waiter dropped a tray of glasses, which distracted the diners in the restaurant. (Garson bir tepsi bardak düşürdü, bu da restorandaki müşterilerin dikkatini dağıttı.)
  13. The scenery outside the window was so beautiful that it distracted me from my conversation. (Penceredeki manzara o kadar güzeldi ki konuşmamdan beni dikkatimi dağıttı.)
  14. The athlete tried to distract his opponent by making loud noises during the match. (Sporcu, maç sırasında yüksek sesler çıkararak rak

ibinin dikkatini dağıtmaya çalıştı.)
15. The baby’s cries were distracting the mother from her work. (Bebeğin ağlamaları, annenin işinden dikkatini dağıtıyordu.)

  1. The speaker’s boring presentation was distracting the audience, and some people even started to doze off. (Konuşmacının sıkıcı sunumu izleyicilerin dikkatini dağıtıyordu ve bazı insanlar hatta uyumaya başladılar.)
  2. The smell of food cooking in the kitchen was distracting me from my homework. (Mutfakta pişen yemek kokusu ödevime odaklanmamı engelliyordu.)
  3. The bright neon sign distracted the driver and caused him to miss the exit. (Parlak neon işareti sürücünün dikkatini dağıttı ve çıkışı kaçırmasına neden oldu.)
  4. The dog’s barking was distracting the neighbors and keeping them awake. (Köpeğin havlaması komşuların dikkatini dağıtıyor ve uyumalarını engelliyordu.)
  5. The athlete used a mental technique to distract himself from his nerves before the competition. (Sporcu, yarışmadan önce sinirlerini dağıtmak için zihinsel bir teknik kullandı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.