Dissociated İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dissociated İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dissociated Nedir?


Dissociated kelimesi, “ayrışmış” veya “kopuk” anlamlarına gelir. Bu kelime, psikolojik bir terim olarak da kullanılır ve kişinin gerçeklikten veya kendi kendine tanıdık hissettiği şeylerden ayrıştığı bir durumu ifade eder.

Örnekler:


1.


As she walked through the city, she felt dissociated from everything around her. (Şehirde yürürken, etrafındaki her şeyden ayrılmış hissetti.)

2.


The trauma had caused him to become dissociated from his emotions. (Travma onun duygularından ayrışmasına neden oldu.)

3.


She dissociated herself from her toxic family members to protect her mental health. (Zihinsel sağlığını korumak için toksik aile üyelerinden kendisini ayırdı.)

4.


The patient’s dissociated state made it difficult for her to connect with others. (Hastanın ayrışmış durumu, başkalarıyla bağlantı kurmasını zorlaştırdı.)

5.


After the accident, he felt dissociated from his own body. (Kazadan sonra, kendi bedeninden ayrılmış hissetti.)

6.


Her dissociation was a coping mechanism she had developed to deal with her anxiety. (Ayrışması, kaygıyla başa çıkmak için geliştirdiği bir başa çıkma mekanizmasıydı.)

7.


He found it difficult to concentrate because he was dissociated from the task at hand. (Görevden ayrılmış olduğu için konsantre olmakta zorluk çekti.)

8.


The movie’s surreal visuals made her feel dissociated from reality. (Filmin gerçeklikten kopuk görüntüleri, onu gerçeklikten ayrılmış hissettirdi.)

9.


Her therapist helped her understand her dissociation and develop strategies to manage it. (Terapisti, ayrışmasını anlamasına ve yönetmek için stratejiler geliştirmesine yardımcı oldu.)

10.


He felt dissociated from his culture and heritage after moving to a new country. (Yeni bir ülkeye taşındıktan sonra kültüründen ve mirasından ayrışmış hissetti.)

11.


The dissociated state was triggered by the traumatic event he had experienced as a child. (Ayrışmış durum, çocukken yaşadığı travmatik olay tarafından tetiklendi.)

12.


She was dissociated from her emotions when she made the decision to end the relationship. (İlişkiyi sonlandırma kararını verirken duygularından ayrılmıştı.)

He experienced dissociation while under extreme stress during the exam. (Sınav sırasında yoğun stres altındayken ayrışma yaşadı.)

14.


The dissociated memories of her childhood trauma resurfaced during therapy. (Çocukluk travmasına dair ayrışmış anıları terapi sırasında yeniden ortaya çıktı.)

15.


He felt dissociated from the world after the sudden death of his best friend. (En yakın arkadaşının ani ölümünden sonra dünyadan ayrışmış hissetti.)

16.


She used dissociation as a way to escape from the overwhelming emotions she was feeling. (Yoğun duygularından kaçmak için ayrışmayı kullandı.)

17.


The dissociated personality she developed as a result of childhood abuse made it difficult for her to form close relationships. (Çocukluk istismarının sonucu olarak geliştirdiği ayrışmış kişiliği, yakın ilişkiler kurmasını zorlaştırdı.)

18.


He felt dissociated from his true self and struggled with identity issues. (Gerçek benliğinden ayrışmış hissetti ve kimlik sorunlarıyla mücadele etti.)

19.


The dissociated state made it difficult for him to remember important events from his past. (Ayrışmış durum, geçmişteki önemli olayları hatırlamasını zorlaştırdı.)

20.


Her dissociation was a symptom of her underlying mental health issues and required professional treatment. (Ayrışması, temel zihinsel sağlık sorunlarının bir belirtisiydi ve profesyonel tedavi gerektiriyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.