Disdain İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Disdain İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Disdain Nedir?

Disdain, birine veya bir şeye karşı öfke, küçümseme ve hor görme hissi anlamına gelen bir İngilizce kelime.

Disdain İle İlgili Örnek Cümleler

  1. She looked at me with disdain when I suggested the idea. (Ona fikrimi önerdiğimde bana küçümseyerek baktı.)
  2. He treated his subordinates with disdain. (Astlarına karşı hor gördü.)
  3. The wealthy family had a disdain for people of lower social status. (Zengin aileler, düşük sosyal statülü insanlara karşı hor görme hissi taşırlar.)
  4. The politician spoke with disdain about his opponents. (Politikacı rakipleri hakkında küçümseyerek konuştu.)
  5. The teacher’s disdain for her students was evident in her attitude. (Öğretmenin öğrencilerine karşı olan küçümsemesi, tavrında açıkça görülüyordu.)
  6. He looked at the old car with disdain, thinking it was not worth repairing. (Eski arabaya hor gözle bakarak, tamir etmeye değmeyeceğini düşündü.)
  7. The businessman had a disdain for the environment and did not care about the impact of his actions. (İşadamının çevreye karşı bir hor görüşü vardı ve eylemlerinin etkisine önem vermedi.)
  8. The artist showed disdain for the critics who did not appreciate his work. (Sanatçı, eserlerini takdir etmeyen eleştirmenlere karşı küçümseyici bir tavır sergiledi.)
  9. The audience reacted with disdain when the singer forgot the lyrics. (Şarkıcının sözleri unutmasıyla izleyiciler küçümseyerek tepki gösterdi.)
  10. The company’s disdain for customer complaints led to a decrease in sales. (Müşteri şikayetlerine karşı şirketin küçümseyici tavırları satışlarda düşüşe neden oldu.)
  11. The coach’s disdain for his players was evident in his harsh criticism. (Antrenörün oyuncularına karşı olan küçümsemesi, sert eleştirilerinde belli oluyordu.)
  12. The manager’s disdain for his employees led to high turnover rates. (Yöneticinin çalışanlarına karşı olan küçümsemesi, yüksek işten çıkarma oranlarına neden oldu.)
  13. The chef’s disdain for vegetarian food meant there were few options on the menu. (Şefin vejetaryen yemeğine olan küçümsemesi, menüde az seçenek olmasına neden oldu.)
  14. The politician showed disdain for the idea of compromise. (Politikacı, uzlaşma fikrine karşı küçümseyici bir tavır sergiledi.)
  15. The company’s disdain for safety regulations led to a workplace accident. (İş güvenliği kurallarına karşı şirketin küçümseyici tavrı, bir iş kazasına neden oldu.)
  16. The actor’s disdain for the script was evident in his performance. (
  1. The actor’s disdain for the script was evident in his performance. (Aktörün senaryoya karşı olan küçümsemesi, performansında açıkça görüldü.)
  2. The student’s disdain for studying resulted in poor grades. (Öğrencinin ders çalışmaya karşı olan küçümsemesi, kötü notlara neden oldu.)
  3. The company’s disdain for ethical practices led to public backlash. (Etik uygulamalara karşı şirketin küçümseyici tavrı, halktan tepki görmesine neden oldu.)
  4. The professor showed disdain for students who did not meet his expectations. (Profesör, beklentilerini karşılamayan öğrencilere karşı küçümseyici bir tutum sergiledi.)
  5. The author’s disdain for criticism resulted in a lack of improvement in his writing. (Yazarın eleştirilere karşı olan küçümsemesi, yazımındaki gelişmenin eksik kalmasına neden oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.