Discrepancy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Discrepancy: Anlamı ve Açıklaması
Discrepancy, bir şeyler arasındaki farklılığı veya uyumsuzluğu ifade eden bir isimdir.
Örnek Cümleler:
- There was a discrepancy between the two reports. (İki rapor arasında bir uyumsuzluk vardı.)
- The company’s records showed a discrepancy in the numbers. (Şirketin kayıtları sayılarda bir farklılık gösterdi.)
- The accountant found a discrepancy in the financial statements. (Muhasebeci finansal tablolarda bir farklılık buldu.)
- There is a discrepancy in the witness statements. (Tanık ifadelerinde bir farklılık var.)
- The teacher noticed a discrepancy in the student’s work. (Öğretmen öğrencinin çalışmasında bir farklılık fark etti.)
- The survey revealed a discrepancy between public opinion and government policy. (Anket halk görüşleri ile hükümet politikaları arasında bir farklılık ortaya çıkardı.)
- The data showed a discrepancy in the results. (Veriler sonuçlarda bir farklılık gösterdi.)
- The discrepancy in the budget was due to an error in calculation. (Bütçedeki farklılık hesaplama hatasından kaynaklanıyordu.)
- The auditor found a discrepancy in the company’s inventory. (Denetçi şirketin envanterinde bir farklılık buldu.)
- The discrepancy between the accounts was caused by a data entry error. (Hesaplar arasındaki farklılık, veri girişi hatasından kaynaklandı.)
- The investigation revealed a discrepancy in the suspect’s alibi. (Soruşturma, şüphelinin suçluluk alibisinde bir farklılık ortaya çıkardı.)
- The report highlighted a discrepancy in the sales figures. (Rapor, satış rakamlarındaki bir farklılığı vurguladı.)
- The discrepancy between the witness statements and the video evidence was concerning. (Tanık ifadeleri ile video kanıtları arasındaki farklılık endişe vericiydi.)
- The bank discovered a discrepancy in the customer’s account balance. (Banka müşterinin hesap bakiyesinde bir
farklılık keşfetti.)
- The researchers found a discrepancy in the results of the two experiments. (Araştırmacılar iki deneyin sonuçları arasında bir farklılık buldular.)
- The discrepancy between the theory and the observed data was unexpected. (Teori ile gözlemlenen veriler arasındaki farklılık beklenmedikti.)
- The auditors uncovered a discrepancy in the company’s tax filings. (Denetçiler şirketin vergi beyannamelerinde bir farklılık ortaya çıkardılar.)
- The discrepancy in the witness accounts led to a mistrial. (Tanık ifadelerindeki farklılık bir hatalı yargılamaya neden oldu.)
- The accountant traced the discrepancy to a bookkeeping error. (Muhasebeci farklılığı bir defter tutma hatasına bağladı.)
- The discrepancy in the temperature readings was due to faulty equipment. (Sıcaklık ölçümlerindeki farklılık hatalı ekipmanlardan kaynaklanıyordu.)
- The discrepancy in the testimony of the witnesses cast doubt on the defendant’s guilt. (Tanıkların ifadelerindeki farklılık, sanığın suçluluğuna dair şüphe uyandırdı.)
Hemen Yorum Yaz