Discern İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Discern İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Discern (anlamak, fark etmek)

Discern kelimesi, bir şeyin ya da durumun farkına varmak, ayırt etmek, anlamak anlamlarını taşır. İşte, İngilizce cümle içinde “discern” kelimesinin kullanımına örnekler:

  1. I could discern a faint smile on her face. (Onun yüzünde hafif bir gülümseme fark edebildim.)
  2. It was hard to discern what he really meant. (O’nun gerçekten ne demek istediğini anlamak zordu.)
  3. She has an incredible ability to discern people’s emotions. (İnsanların duygularını anlamak için inanılmaz bir yeteneği var.)
  4. The detective was able to discern the truth from the suspect’s lies. ( Dedektif, şüphelinin yalanlarından gerçeği ayırt edebildi.)
  5. It is difficult to discern the difference between the two paintings. (İki tablo arasındaki farkı ayırt etmek zor.)
  6. I can discern that you are not happy with the decision. (Kararla mutlu olmadığını anlayabiliyorum.)
  7. She could discern the smell of freshly baked bread. (Taze pişmiş ekmek kokusunu ayırt edebildi.)
  8. It’s hard to discern who is telling the truth. (Gerçeği söyleyenin kim olduğunu ayırt etmek zor.)
  9. With her excellent hearing, she could discern the sound of a pin dropping. (Harika işitme yeteneği sayesinde, bir iğnenin düşme sesini bile ayırt edebildi.)
  10. It’s difficult to discern the intention behind his actions. (Eylemlerinin arkasındaki niyeti anlamak zor.)
  11. The audience couldn’t discern the words of the singer. (Izleyiciler şarkıcının sözlerini anlayamadı.)
  12. He has a keen ability to discern the quality of wine. (Şarap kalitesini ayırt etme konusunda keskin bir yeteneği var.)
  13. It’s important to discern fact from fiction. (Gerçeği kurgudan ayırt etmek önemlidir.)
  14. She could discern that he was lying by the way he avoided eye contact. (Göz temasından kaçınma şeklinden yalan söylediğini anlayabildi.)
  15. It takes time to discern the true character of a person. (Bir insanın gerçek karakterini anlamak zaman alır.)
  16. He could discern the shape of a bird in the distance. (Uzakta bir kuşun şeklini ayırt edebildi.)
  17. I could discern a hint of jealousy in her tone. (Tonunda bir kıskançlık izi sezdim.)
  18. It’s hard to discern the difference between the two fabrics. (İki kumaş arasındaki farkı ayırt etmek zor.)
  19. She can discern the origin of a dish just by its aroma. (Yemeğin kökenini sadece kokusundan anlayabilir.)
  20. I could discern that he was upset by the way he slammed

the door. (Kapıyı çarparak kapatma şeklinden onun üzgün olduğunu anlayabildim.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.