Direst İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Direst İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Direst

Direst kelimesi, “en şiddetli, en acımasız, en yoğun” gibi anlamlara gelmektedir.

Örnek cümleler:

1. She felt the direst consequences of her actions. (O, eylemlerinin en şiddetli sonuçlarını hissetti.)
2. The hurricane caused the direst damage in the history of the city. (Kasırga, şehrin tarihindeki en şiddetli hasara neden oldu.)
3. The doctor said that the patient was in the direst need of surgery. (Doktor, hastanın en acil olarak ameliyata ihtiyacı olduğunu söyledi.)
4. The country was facing the direst economic crisis of its history. (Ülke, tarihindeki en şiddetli ekonomik krizle karşı karşıyaydı.)
5. The movie depicted the direst consequences of drug addiction. (Film, uyuşturucu bağımlılığının en acımasız sonuçlarını anlattı.)
6. The earthquake caused the direst destruction in the region. (Deprem, bölgedeki en yoğun yıkıma neden oldu.)
7. The direst scenario was avoided thanks to quick action. (Hızlı müdahale sayesinde en kötü senaryo önlendi.)
8. The direst enemy of a writer is a lack of inspiration. (Yazarın en büyük düşmanı, ilham eksikliğidir.)
9. The direst poverty can be found in some African countries. (En yoğun yoksulluk, bazı Afrika ülkelerinde bulunabilir.)
10. The team faced its direst opponent in the final match. (Takım, final maçında en zorlu rakibiyle karşı karşıya kaldı.)
11. The direst punishment for a crime is imprisonment for life. (Bir suç için en şiddetli ceza, ömür boyu hapis cezasıdır.)
12. The direst consequence of climate change is the rise in sea levels. (İklim değişikliğinin en yoğun sonucu, deniz seviyelerinin yükselmesidir.)
13. The direst moment of the war was when the enemy captured the capital city. (Savaşın en yoğun anı, düşmanın başkent şehrini ele geçirdiği zamandı.)
14. The direst need of the homeless people is a shelter. (Evsiz insanların en acil ihtiyacı, barınaklardır.)
15. The direst consequence of a nuclear war would be the destruction of the planet. (Nükleer savaşın en şiddetli sonucu, gezegenin yok olması olacaktır.)
16. The direst situation in a hospital is when there are not enough beds for the patients. (Bir hastanedeki en acımasız durum, hastalar için yeterli yatağın olmamasıdır.)
17. The direst moment in a person’s life is when they lose a loved one. (Bir kişinin hayatındaki en yoğun an, sevdiklerini kaybettikleri zamandır.)
18. The direst consequence of a fire is

the loss of life and property. (Bir yangının en şiddetli sonucu, can kaybı ve mal kaybıdır.)
19. The direst outcome of a company’s bankruptcy is unemployment for its employees. (Bir şirketin iflasının en acımasız sonucu, çalışanlarının işsiz kalmasıdır.)

20. The direst punishment for a student’s academic misconduct is expulsion from school. (Bir öğrencinin akademik suçlamaları için en sert ceza, okuldan atılmadır.)