Dimple İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dimple İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dimple Nedir?

Dimple kelimesi Türkçe’de “çukur, oyuk” gibi anlamlara gelir. Bu kelime genellikle yüzdeki doğal çukurları tarif etmek için kullanılır.

Örnek Cümleler:

  1. When she smiled, her dimples became more prominent. (Gülümsediğinde, çukurları daha belirgin hale geldi.)
  2. He had a dimple on his chin. (Çenesinde bir çukur vardı.)
  3. Her face was dotted with dimples. (Yüzü çukurlarla doluydu.)
  4. The baby’s cheeks were so chubby, they had dimples. (Bebeğin yanakları o kadar dolgundu ki çukurları vardı.)
  5. She tried to hide her dimples by not smiling. (Gülümsemeyerek çukurlarını gizlemeye çalıştı.)
  6. His dimples made him look more youthful. (Çukurları onu daha genç gösterdi.)
  7. She had a single dimple on her left cheek. (Sol yanakta tek bir çukuru vardı.)
  8. He was known for his adorable dimples. (Sevimli çukurlarıyla tanınırdı.)
  9. The dimples on his face made him look more approachable. (Yüzündeki çukurlar onu daha yakın hissettirdi.)
  10. Her dimples were the envy of all her friends. (Çukurları arkadaşlarının hepsinin kıskançlığına neden oldu.)
  11. The dimple on his nose made him unique. (Burnundaki çukur onu benzersiz kıldı.)
  12. She wished she had dimples like her sister’s. (Kardeşinin çukurları gibi çukurları olmasını diledi.)
  13. His dimples added to his charm. (Çukurları cazibesine katkıda bulundu.)
  14. She had a dimple on each cheek. (Her yanakta bir çukuru vardı.)
  15. His dimples made his smile more beautiful. (Çukurları gülüşünü daha güzel kıldı.)
  16. The little girl’s dimples made her look like a porcelain doll. (Küçük kızın çukurları onu porselen bebek gibi gösterdi.)
  17. She was always self-conscious about her dimples. (Çukurları hakkında her zaman öz bilinçliydi.)
  18. His dimples were the first thing you noticed about him. (Çukurları onda ilk dikkat çeken şeydi.)
  19. Her dimples appeared deeper when she laughed. (Güldüğünde çukurları daha derin görünüyordu.)
  20. The dimples on his face made him look more friendly. (Yüzündeki çukurlar onu daha dostane gösterdi.)

Dimple kelimesi, yüzdeki doğal çukurları tanımlamak için kullanıldığı kadarıyla, çeşitli nesne ve cisimlerde de kullanılabilir. Ancak, bu durumlar daha nadirdir

Örnek Cümleler:

  1. The dimple on the golf ball made it easier to hit. (Golf topundaki çukur vurmayı daha kolay hale getirdi.)
  2. The cushion had a small dimple in the center. (Mindere merkezde küçük bir çukur vardı.)
  3. The surface of the water had tiny dimples from the raindrops. (Yağmur damlacıklarından suyun yüzeyinde küçük çukurlar oluştu.)
  4. She pressed her finger into the dimple on the clay. (Kilin çukuruna parmağını bastırdı.)
  5. The dimples on the orange peel made it easier to peel. (Portakal kabuğundaki çukurlar soyulmayı daha kolay hale getirdi.)
  6. The car had a dimple on the hood from a small accident. (Araba kaputunda küçük bir kazadan dolayı çukur vardı.)
  7. The dimple in the glass was barely noticeable. (Camdaki çukur neredeyse fark edilmezdi.)
  8. The basketball had a dimple on one side from being bounced on a rough surface. (Basketbol topunda bir tarafta yüzeyi pürüzlü zeminde zıplatmaktan dolayı çukur vardı.)
  9. The potato had a dimple on one side where it had grown against another potato. (Patatesin bir tarafında başka bir patatese temas ettiği için çukur vardı.)
  10. The dimple on the can made it easier to open. (Kutudaki çukur açmayı daha kolay hale getirdi.)
  11. The coin had a dimple from being dropped on a hard surface. (Sert bir yüzeye düşürülmesinden dolayı paradaki çukur.)
  12. The handle of the mug had a dimple for a better grip. (Bardağın kulbu daha iyi kavramak için bir çukura sahipti.)
  13. The dimples on the toy made it more visually appealing to children. (Oyuncaktaki çukurlar çocuklar için daha görsel olarak ilgi çekiciydi.)
  14. The sculpture had dimples and curves that added to its beauty. (Heykeldeki çukurlar ve eğriler onun güzelliğine katkıda bulundu.)
  15. The dimple in the fabric showed where the button should be placed. (Kumaştaki çukur düğmenin nereye yerleştirileceğini gösterdi.)
  16. The dimple on the tire caused it to lose air slowly. (Lastiğin üzerindeki çukur yavaşça havanın çıkmasına neden oldu.)
  17. The dimples on the guitar made it easier to play. (Gitarın üzerindeki çukurlar çalmayı daha kolay hale getirdi.)
  18. The tennis ball had dimples for aerodynamics. (Tenis topunda aerodinamik için çukurlar vardı.)
  19. The dimple on the scale showed the weight of the object. (Terazideki çukur nesnenin ağırlığını gösterdi.)
  20. The sheet of paper

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.