Dimly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Dimly
Türkçe Anlamı: Kararmış bir şekilde, loş bir şekilde
- The street was dimly lit with only a few streetlights. (Sokak, sadece birkaç sokak lambasıyla loş bir şekilde aydınlatılmıştı.)
- She could only dimly recall the events of that night. (O geceki olayları sadece kararmış bir şekilde hatırlayabildi.)
- The room was dimly illuminated by a single candle. (Oda, tek bir mum tarafından loş bir şekilde aydınlatılmıştı.)
- The old photograph was dimly faded with time. (Eski fotoğraf, zamanla kararmış bir şekilde solmuştu.)
- The memory of his childhood was dimly etched in his mind. (Çocukluğunun anıları, zihninde kararmış bir şekilde kazınmıştı.)
- The stars shone dimly in the night sky. (Yıldızlar, gece gökyüzünde kararmış bir şekilde parlıyordu.)
- The city looked dimly beautiful from the top of the hill. (Şehir, tepenin üzerinden kararmış bir şekilde güzel görünüyordu.)
- The painting was dimly visible in the dim light. (Tablo, kararmış ışıkta kararmış bir şekilde görülebiliyordu.)
- The room was dimly furnished with old, worn-out furniture. (Oda, eski ve yıpranmış mobilyalarla kararmış bir şekilde döşenmişti.)
- The distant sound of the waves could be dimly heard. (Dalgaların uzak sesi, kararmış bir şekilde duyulabiliyordu.)
- The hallway was dimly lit with small, flickering candles. (Koridor, küçük, titreyen mumlarla kararmış bir şekilde aydınlatılmıştı.)
- The memory of her first kiss dimly came to her mind. (İlk öpücüğünün anısı, kararmış bir şekilde aklına geldi.)
- The old castle was dimly visible in the fog. (Eski kale, sisin içinde kararmış bir şekilde görülebiliyordu.)
- The street was dimly crowded with people heading to work. (Sokak, işe giden insanlarla kararmış bir şekilde kalabalıktı.)
- The colors of the painting were dimly muted. (Tablonun renkleri, kararmış bir şekilde soluktu.)
- The room was dimly scented with the aroma of fresh coffee. (Oda, taze kahve kokusuyla kararmış bir şekilde kokuyordu.)
- The old book was dimly bound and falling apart. (Eski kitap, kararmış bir şekilde bağlanmış ve dağılıyordu.)
- The stars dimly twinkled in the vast expanse of the night sky. (Yıldızlar, gece gökyüzünün genişliğinde kararmış bir şekilde titriyordu.)
- The old movie was dimly projected onto the screen. (Eski film
- The memory of her childhood home was dimly cherished in her heart. (Çocukluk evinin anısı, kalbinde kararmış bir şekilde değerlendiriliyordu.)
(Türkçe karşılıklar kalın ve kırmızı renkte yazılmıştır.)
Hemen Yorum Yaz