Dilettante İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dilettante İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dilettante:

Dilettante, bir konuda ciddi bir eğitim veya deneyime sahip olmayan, amatör bir kişidir.

  1. Despite being a dilettante in music, he loves playing the guitar. (Müzikte bir dilettante olmasına rağmen, gitar çalmayı seviyor.)
  2. She’s a dilettante chef who loves experimenting with new recipes. (Yeni tarifler denemeyi seven bir dilettante şef.)
  3. He’s a dilettante photographer who takes photos for fun. (Eğlence için fotoğraf çeken bir dilettante fotoğrafçı.)
  4. As a dilettante artist, she enjoys painting but doesn’t take it seriously. (Bir dilettante sanatçı olarak, resim yapmaktan keyif alır ama ciddiye almaz.)
  5. The amateur historian is a dilettante who enjoys reading books about history. (Amatör tarihçi, tarih hakkındaki kitapları okumaktan keyif alan bir dilettante.)
  6. Despite being a dilettante writer, she has published a few short stories. (Yazarlıkta bir dilettante olmasına rağmen, birkaç kısa hikaye yayınladı.)
  7. He’s a dilettante philosopher who likes to discuss big ideas. (Büyük fikirleri tartışmayı seven bir dilettante filozof.)
  8. The dilettante gardener loves to plant flowers but doesn’t know much about gardening. (Dilettante bahçıvan, çiçek ekmeyi seviyor ama bahçecilik hakkında pek bir şey bilmiyor.)
  9. Although she’s a dilettante dancer, she loves taking dance classes. (Dans etmekte bir dilettante olsa da, dans dersleri almaktan keyif alır.)
  10. He’s a dilettante astronomer who enjoys stargazing but doesn’t have a telescope. (Teleskobu olmayan, yıldızları izlemekten keyif alan bir dilettante gökbilimci.)
  11. The dilettante actor enjoys performing in community theater productions. (Topluluk tiyatrosu oyunlarında rol almayı seven bir dilettante oyuncu.)
  12. Despite being a dilettante in fashion, she loves creating her own unique outfits. (Modada bir dilettante olmasına rağmen, kendi benzersiz kıyafetlerini yaratmaktan hoşlanır.)
  13. He’s a dilettante linguist who enjoys learning new languages but doesn’t become fluent. (Yeni diller öğrenmekten keyif alan bir dilettante dilbilimci.)
  14. The dilettante athlete loves to play different sports but doesn’t compete professionally. (Farklı sporlar oynamayı seven ama profesyonel olarak yarışmayan bir dilettante sporcu.)
  15. Despite being a dilettante in cooking, he loves hosting dinner parties. (Yemek yapmada bir dilettante olmasına rağmen, akşam yemeği partileri düzenlemeyi sever.)
  16. She’s a dilettante pianist who enjoys playing classical music but doesn’t practice regularly. (Klasik müzik çalmaktan keyif alan ama düzenli

pratik yapmayan bir dilettante piyanist.)
17. Although he’s a dilettante in woodworking, he loves creating his own furniture. (Marangozlukta bir dilettante olmasına rağmen, kendi mobilyalarını yapmaktan keyif alır.)

  1. The dilettante poet writes poetry for fun but doesn’t submit it for publication. (Eğlence için şiir yazan ama yayınlamak için sunmayan bir dilettante şair.)
  2. Despite being a dilettante in graphic design, she loves creating logos and posters. (Grafik tasarımda bir dilettante olmasına rağmen, logolar ve afişler oluşturmayı sever.)
  3. He’s a dilettante philosopher who likes to ponder the meaning of life. (Hayatın anlamını düşünmekten hoşlanan bir dilettante filozof.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.