Dilettante İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Dilettante:
Dilettante, bir konuda ciddi bir eğitim veya deneyime sahip olmayan, amatör bir kişidir.
- Despite being a dilettante in music, he loves playing the guitar. (Müzikte bir dilettante olmasına rağmen, gitar çalmayı seviyor.)
- She’s a dilettante chef who loves experimenting with new recipes. (Yeni tarifler denemeyi seven bir dilettante şef.)
- He’s a dilettante photographer who takes photos for fun. (Eğlence için fotoğraf çeken bir dilettante fotoğrafçı.)
- As a dilettante artist, she enjoys painting but doesn’t take it seriously. (Bir dilettante sanatçı olarak, resim yapmaktan keyif alır ama ciddiye almaz.)
- The amateur historian is a dilettante who enjoys reading books about history. (Amatör tarihçi, tarih hakkındaki kitapları okumaktan keyif alan bir dilettante.)
- Despite being a dilettante writer, she has published a few short stories. (Yazarlıkta bir dilettante olmasına rağmen, birkaç kısa hikaye yayınladı.)
- He’s a dilettante philosopher who likes to discuss big ideas. (Büyük fikirleri tartışmayı seven bir dilettante filozof.)
- The dilettante gardener loves to plant flowers but doesn’t know much about gardening. (Dilettante bahçıvan, çiçek ekmeyi seviyor ama bahçecilik hakkında pek bir şey bilmiyor.)
- Although she’s a dilettante dancer, she loves taking dance classes. (Dans etmekte bir dilettante olsa da, dans dersleri almaktan keyif alır.)
- He’s a dilettante astronomer who enjoys stargazing but doesn’t have a telescope. (Teleskobu olmayan, yıldızları izlemekten keyif alan bir dilettante gökbilimci.)
- The dilettante actor enjoys performing in community theater productions. (Topluluk tiyatrosu oyunlarında rol almayı seven bir dilettante oyuncu.)
- Despite being a dilettante in fashion, she loves creating her own unique outfits. (Modada bir dilettante olmasına rağmen, kendi benzersiz kıyafetlerini yaratmaktan hoşlanır.)
- He’s a dilettante linguist who enjoys learning new languages but doesn’t become fluent. (Yeni diller öğrenmekten keyif alan bir dilettante dilbilimci.)
- The dilettante athlete loves to play different sports but doesn’t compete professionally. (Farklı sporlar oynamayı seven ama profesyonel olarak yarışmayan bir dilettante sporcu.)
- Despite being a dilettante in cooking, he loves hosting dinner parties. (Yemek yapmada bir dilettante olmasına rağmen, akşam yemeği partileri düzenlemeyi sever.)
- She’s a dilettante pianist who enjoys playing classical music but doesn’t practice regularly. (Klasik müzik çalmaktan keyif alan ama düzenli
pratik yapmayan bir dilettante piyanist.)
17. Although he’s a dilettante in woodworking, he loves creating his own furniture. (Marangozlukta bir dilettante olmasına rağmen, kendi mobilyalarını yapmaktan keyif alır.)
- The dilettante poet writes poetry for fun but doesn’t submit it for publication. (Eğlence için şiir yazan ama yayınlamak için sunmayan bir dilettante şair.)
- Despite being a dilettante in graphic design, she loves creating logos and posters. (Grafik tasarımda bir dilettante olmasına rağmen, logolar ve afişler oluşturmayı sever.)
- He’s a dilettante philosopher who likes to ponder the meaning of life. (Hayatın anlamını düşünmekten hoşlanan bir dilettante filozof.)
Hemen Yorum Yaz