Digression İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Digression İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Digression Nedir?

Digression, bir konudan sapma veya başka bir konuya geçme eylemidir. Genellikle bir konuşma, yazı veya tartışma sırasında olur.

Örnek cümleler:

1. During his presentation, John went on a digression about his trip to Hawaii. (John’un sunumunda, Hawaii gezisine dair bir sapma yaptı.)
2. The book had too many digressions, making it hard to follow the main plot. (Kitap, ana konuyu takip etmeyi zorlaştıran çok sayıda sapma içeriyordu.)
3. The professor’s digression on ancient Rome was fascinating but had little to do with the lecture topic. (Profesörün antik Roma üzerine yaptığı sapma ilginçti ancak ders konusuyla pek ilgisi yoktu.)
4. Sorry for the digression, but have you heard about the new restaurant downtown? (Sapma için özür dilerim, ama şehir merkezindeki yeni restoranı duydun mu?)
5. The politician’s digression on his opponent’s personal life was seen as a cheap shot by many. (Politikacının rakibinin kişisel hayatı üzerine yaptığı sapma, birçok kişi tarafından düşük bir darbe olarak görüldü.)
6. The movie’s digression into a romantic subplot was unnecessary and felt forced. (Filmin romantik bir yan hikayeye sapması gereksizdi ve zorlama hissettirdi.)
7. Although the professor’s digression was interesting, it detracted from the main focus of the lecture. (Profesörün sapması ilginç olsa da, dersin ana odak noktasından uzaklaştırdı.)
8. The author’s digression about the history of the town added depth and richness to the story. (Yazarın kasabanın tarihine dair yaptığı sapma, hikayeye derinlik ve zenginlik kattı.)
9. Let me make a quick digression before we get back to the main topic. (Ana konuya geri dönmek öncesinde hızlı bir sapma yapayım.)
10. The comedian’s digression into a personal anecdote had the audience in stitches. (Komedyenin kişisel bir anekdot üzerine yaptığı sapma, seyirciyi kırıp geçirdi.)
11. The article’s digression about climate change felt out of place in a technology-focused magazine. (Makalenin iklim değişikliği hakkındaki sapması, teknoloji odaklı bir dergide yersiz hissettirdi.)
12. The book’s digression into the protagonist’s childhood helped readers understand her motivations. (Kitabın kahramanının çocukluğuna dair sapması, okuyucuların onun motivasyonlarını anlamalarına yardımcı oldu.)
13. Sorry for the digression, but have you seen the latest episode of that show? (Sapma için özür dilerim, ama o programın en son bölümünü izledin mi?)
14. The professor’s digression about the etymology of a word was fascinating but didn’t contribute much to the lesson. (Profesörün bir kelimenin etimolojisi

hakkındaki sapması ilginçti ancak dersin içeriğine pek katkı sağlamadı.)
15. The speaker’s digression into a personal story helped connect with the audience on a deeper level. (Konuşmacının kişisel bir hikayeye sapması, izleyicilerle daha derin bir bağlantı kurmaya yardımcı oldu.)

16. The movie’s digression into a musical number felt forced and didn’t fit with the overall tone. (Filmin bir müzikal sahneye sapması zorlama hissettirdi ve genel tonla uyuşmadı.)
17. The author’s digression about a historical event added context and meaning to the story. (Yazarın bir tarihi olaya dair yaptığı sapma, hikayeye bağlam ve anlam kattı.)
18. I know this is a digression, but have you tried that new restaurant yet? (Biliyorum bu bir sapma, ama o yeni restoranı denedin mi?)
19. The politician’s digression into a policy proposal was well-received by the audience. (Politikacının bir politika önerisine dair yaptığı sapma, izleyiciler tarafından iyi karşılandı.)
20. The article’s digression into a scientific explanation helped readers better understand the concept. (Makalenin bir bilimsel açıklamaya sapması, okuyucuların kavramı daha iyi anlamalarına yardımcı oldu.)