Dew İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dew İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dew İle İlgili Cümleler

Dew, İngilizce bir kelime olup “çiy” anlamına gelir. Genellikle sabah erken saatlerde çimenlerin, bitkilerin ve yüzeylerin üzerinde bulunur. İşte dew kelimesinin kullanıldığı 20 örnek cümle:

1. The dew on the grass made it look like it was covered in diamonds. (Çimenlerdeki çiy, elmaslarla kaplanmış gibi görünmesine neden oldu.)

2. I love walking on the grass in the morning when the dew is still fresh. (Sabahları çimenlerdeki taze çiyi görmekten hoşlanırım.)

3. The flowers were covered in dewdrops and looked even more beautiful. (Çiçekler, çiy damlaları ile kaplıydı ve daha da güzel görünüyorlardı.)

4. The dewy grass felt cool and refreshing under my feet. (Çiyli çimenler, ayaklarımın altında serin ve ferah hissettirdi.)

5. Every morning, the farmer checks the dew on his crops to make sure they are getting enough water. (Her sabah çiftçi, bitkilerindeki çiyi kontrol eder ve yeterli su alıp almadıklarını kontrol eder.)

6. The spider’s web was covered in dew, making it look like a beautiful work of art. (Örümceğin ağı, çiy ile kaplıydı ve güzel bir sanat eseri gibi görünüyordu.)

7. The morning dew made the park look even more beautiful than usual. (Sabah çiyi, parkı normalden daha güzel gösterdi.)

8. The leaves were covered in dew, making them look fresh and vibrant. (Yapraklar çiy ile kaplıydı, taze ve canlı görünüyorlardı.)

9. The dew on the flowers sparkled in the sunlight. (Çiçeklerdeki çiy, güneş ışığında pırıl pırıl parlıyordu.)

10. The grass was wet with dew, and my shoes got soaked. (Çimenler çiy ile ıslaktı ve ayakkabılarım ıslanmıştı.)

11. The dewy morning air felt crisp and refreshing. (Çiyli sabah havası taze ve ferah hissettirdi.)

12. The flowers looked even more beautiful in the morning dew. (Çiçekler, sabah çiyi içinde daha da güzel görünüyordu.)

13. The dew made the spider’s web glisten in the

sunlight. (Çiy, örümceğin ağına güneş ışığında parıltı verdi.)

14. The dew on the leaves made them look like they were covered in tiny diamonds. (Yapraklardaki çiy, onları küçük elmaslarla kaplanmış gibi gösterdi.)

15. The early morning dew was so thick that it looked like a layer of fog. (Erken sabah çiyi o kadar kalındı ki, bir sis tabakası gibi görünüyordu.)

16. The dewy grass was slippery, and I almost fell while walking on it. (Çiyli çimenler kaygan olduğu için üzerinde yürürken neredeyse düşecektim.)

17. The dew collected on the leaves and then fell to the ground, creating a gentle rain. (Yapraklarda biriken çiy, sonra yerlere düşerek hafif bir yağmur oluşturdu.)

18. The dew was so thick that it soaked through my shoes and socks. (Çiy o kadar kalındı ki, ayakkabılarım ve çoraplarım ıslandı.)

19. The flowers looked like they were covered in a layer of sugar because of the dew on them. (Çiçekler, üzerlerindeki çiy nedeniyle şeker tabakası ile kaplanmış gibi görünüyordu.)

20. The morning dew made the park feel fresh and new. (Sabah çiyi, parkın taze ve yenilenmiş hissettirmesini sağladı.)