Deliberate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Deliberate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Deliberate

Deliberate, bir eylemi önceden planlayarak, dikkatlice ve kasıtlı olarak yapmak anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. He made a deliberate decision to quit his job. (Kasıtlı bir karar aldı ve işinden ayrıldı.)
  2. The team took deliberate steps to improve their performance. (Takım performanslarını artırmak için kasıtlı adımlar attı.)
  3. She spoke in a deliberate and calm manner. (Sakin ve kasıtlı bir şekilde konuştu.)
  4. The artist made a deliberate choice to use bold colors in his painting. (Sanatçı, resminde cesur renkler kullanma konusunda kasıtlı bir seçim yaptı.)
  5. The politician’s deliberate speech was carefully crafted to appeal to the audience. (Politikacının kasıtlı konuşması, izleyicilere hitap etmek için özenle hazırlanmıştı.)
  6. The company made a deliberate effort to reduce their carbon footprint. (Şirket, karbon ayak izini azaltmak için kasıtlı bir çaba sarf etti.)
  7. He walked with deliberate steps towards the door. (Kapıya doğru kasıtlı adımlarla yürüdü.)
  8. The coach made a deliberate substitution to improve the team’s defense. (Koç, takımın savunmasını geliştirmek için kasıtlı bir değişiklik yaptı.)
  9. The writer used deliberate repetition to emphasize her point. (Yazar, noktasını vurgulamak için kasıtlı tekrar kullanımı yaptı.)
  10. The company’s deliberate pricing strategy helped them gain a competitive edge. (Şirketin kasıtlı fiyatlandırma stratejisi, rekabet avantajı kazanmalarına yardımcı oldu.)
  11. The artist approached the canvas with deliberate strokes. (Sanatçı, kasıtlı darbelerle tuvale yaklaştı.)
  12. The teacher made a deliberate effort to create a welcoming classroom environment. (Öğretmen, hoşgörülü bir sınıf ortamı oluşturmak için kasıtlı bir çaba sarf etti.)
  13. The CEO’s deliberate decision to expand the company’s operations paid off in the long run. (CEO’nun şirketin faaliyetlerini genişletmek için kasıtlı kararı uzun vadede karşılığını verdi.)
  14. The chef used deliberate seasoning to enhance the flavor of the dish. (Şef, yemeğin lezzetini artırmak için kasıtlı baharatlama yaptı.)
  15. The athlete made a deliberate effort to improve her endurance. (Sporcu, dayanıklılığını artırmak için kasıtlı bir çaba sarf etti.)
  16. The director’s deliberate choice of music set the tone for the film. (Yönetmenin kasıtlı müzik seçimi film için tonu belirledi.)
  17. The scientist’s deliberate experimentation led to a groundbreaking discovery. (Bilim adamının kasıtlı deneyleri çığır açan bir keşfe yol açtı.)
  18. The company made a

deliberate effort to be more transparent with their customers. (Şirket, müşterileriyle daha şeffaf olmak için kasıtlı bir çaba sarf etti.)
19. The speaker used deliberate pauses to emphasize key points in her presentation. (Konuşmacı, sunumunda önemli noktaları vurgulamak için kasıtlı duraklamalar yaptı.)

  1. The team’s deliberate training regimen helped them win the championship. (Takımın kasıtlı antrenman programı, şampiyonluğu kazanmalarına yardımcı oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.