Dabble İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Dabble
İngilizce anlamı: to try a new activity or interest briefly or without serious intent
Dabble kelimesi “geçici veya ciddi olmadan yeni bir aktivite veya ilgi alanını denemek” anlamına gelir.
- I like to dabble in painting on the weekends. (Hafta sonları resim yapmakla ilgilenirim.)
- He dabbles in writing short stories. (O, kısa hikayeler yazmakla ilgilenir.)
- She dabbles in photography as a hobby. (O, hobi olarak fotoğrafçılıkla ilgilenir.)
- The CEO dabbled in politics before starting his own business. (CEO, kendi işini kurmadan önce siyasetle uğraştı.)
- I don’t want to dabble in something I know nothing about. (Hiçbir şey bilmediğim bir şeyle uğraşmak istemiyorum.)
- The child dabbled his feet in the shallow water. (Çocuk, sığ suya ayaklarını soktu.)
- She decided to dabble in yoga to see if she liked it. (O, beğenip beğenmeyeceğini görmek için yoga ile ilgilenmeye karar verdi.)
- He dabbled in the stock market and lost a lot of money. (O, borsayla ilgilendi ve çok para kaybetti.)
- She dabbled in a bit of acting in college. (O, üniversitede biraz oyunculuk yaptı.)
- I sometimes dabble in cooking, but I’m not very good at it. (Bazen yemek yapmayı deniyorum ama çok iyi değilim.)
- He decided to dabble in learning a new language. (Yeni bir dil öğrenmeye karar verdi.)
- She liked to dabble in different styles of fashion. (O, farklı moda stillerinde uğraşmayı severdi.)
- He dabbled in gardening and grew his own vegetables. (O, bahçecilikle ilgilendi ve kendi sebzelerini yetiştirdi.)
- She dabbled in web design and created her own website. (O, web tasarımıyla ilgilendi ve kendi web sitesini oluşturdu.)
- He dabbled in music and played the guitar for a while. (O, müzikle uğraştı ve bir süre gitar çaldı.)
- She decided to dabble in writing a novel. (O, bir roman yazmaya karar verdi.)
- He dabbled in DIY projects and built his own bookshelf. (O, DIY projelerle ilgilendi ve kendi kitaplığını yaptı.)
- She liked to dabble in different types of cuisine and tried cooking new dishes. (O, farklı mutfak türlerinde uğraşmayı severdi ve yeni yemekler yapmayı denedi.)
- He dabbled in woodworking and made his own furniture. (O, marangozlukla ilgilendi ve kendi mobilyalarını yaptı.)
- She decided to dabble in meditation to reduce her stress levels. (O, stres seviyelerini azaltmak için meditasy
- He liked to dabble in photography and took pictures of nature. (O, fotoğrafçılıkla uğraşmayı sevdi ve doğanın fotoğraflarını çekti.)
- She decided to dabble in coding and learned some basic programming languages. (O, kodlamayı denemeye karar verdi ve temel programlama dillerini öğrendi.)
- He dabbled in philosophy and read books on different philosophical theories. (O, felsefeyle ilgilendi ve farklı felsefi teoriler hakkında kitaplar okudu.)
- She liked to dabble in makeup and tried out different looks. (O, makyajla uğraşmayı sevdi ve farklı görünümleri denedi.)
- He dabbled in acting and performed in a local play. (O, oyunculukla ilgilendi ve yerel bir oyunda sahne aldı.)
Overall, “dabble” is a versatile verb that can be used to describe experimenting with different activities or interests without a serious commitment.
Hemen Yorum Yaz