Cussedness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Cussedness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Cussedness

Cussedness, sıkıntı çıkarma, başa çıkması zor davranışlar sergileme anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. My little brother’s cussedness drives me crazy. (Küçük kardeşimin sıkıntı çıkarması beni deli ediyor.)
  2. The cussedness of the weather ruined our plans. (Hava durumunun sıkıntı çıkarması planlarımızı mahvetti.)
  3. Her cussedness makes it hard to work with her. (Onun sıkıntı çıkarması, onunla çalışmayı zorlaştırıyor.)
  4. His cussedness is the reason why he has no friends. (Onun sıkıntı çıkarması, arkadaşları olmamasının nedeni.)
  5. I can’t deal with the cussedness of my boss anymore. (Patronumun sıkıntı çıkarmasıyla artık başa çıkamıyorum.)
  6. The cussedness of the dog scared the mailman away. (Köpeğin sıkıntı çıkarması postacıyı kaçırdı.)
  7. Her cussedness is just a cover for her insecurities. (Onun sıkıntı çıkarması, sadece kendine olan güvensizliğinin bir örtüsü.)
  8. The cussedness of the child was a result of his tiredness. (Çocuğun sıkıntı çıkarması, yorgunluğunun bir sonucuydu.)
  9. I’ve had enough of your cussedness, please stop it. (Senin sıkıntı çıkarma eylemlerinden yeterince gördüm, lütfen durdur.)
  10. The cussedness of the customer made the cashier’s day miserable. (Müşterinin sıkıntı çıkarması, kasiyerin gününü berbat etti.)
  11. The cussedness of the machine made it impossible to fix. (Makinenin sıkıntı çıkarması, tamir edilemez hale getirdi.)
  12. His cussedness was a result of his frustration with the situation. (Onun sıkıntı çıkarması, durumdan duyduğu hayal kırıklığından kaynaklandı.)
  13. The cussedness of the project made it difficult to complete on time. (Projenin sıkıntı çıkarması, zamanında tamamlanmasını zorlaştırdı.)
  14. I don’t have the patience for your cussedness today. (Bugün senin sıkıntı çıkarma eylemlerine sabrım yok.)
  15. The cussedness of the horse made it hard to train. (Atın sıkıntı çıkarması, eğitimini zorlaştırdı.)
  16. Her cussedness was a result of her disappointment in the outcome. (Onun sıkıntı çıkarması, sonuçtan duyduğu hayal kırıklığından kaynaklandı.)
  17. The cussedness of the car made it unreliable for long trips. (Arabanın sıkıntı ç

ıkarması, uzun yolculuklar için güvenilmez hale getirdi.)
18. His cussedness at the meeting caused tension between coworkers. (Toplantıda onun sıkıntı çıkarması, meslektaşları arasında gerilime neden oldu.)

  1. The cussedness of the child was a result of his hunger. (Çocuğun sıkıntı çıkarması, açlığından kaynaklandı.)
  2. I can’t tolerate your cussedness any longer, we need to find a solution. (Senin sıkıntı çıkarma eylemlerine daha fazla tahammül edemiyorum, bir çözüm bulmamız gerekiyor.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.