Cussedness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Cussedness
Cussedness, sıkıntı çıkarma, başa çıkması zor davranışlar sergileme anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- My little brother’s cussedness drives me crazy. (Küçük kardeşimin sıkıntı çıkarması beni deli ediyor.)
- The cussedness of the weather ruined our plans. (Hava durumunun sıkıntı çıkarması planlarımızı mahvetti.)
- Her cussedness makes it hard to work with her. (Onun sıkıntı çıkarması, onunla çalışmayı zorlaştırıyor.)
- His cussedness is the reason why he has no friends. (Onun sıkıntı çıkarması, arkadaşları olmamasının nedeni.)
- I can’t deal with the cussedness of my boss anymore. (Patronumun sıkıntı çıkarmasıyla artık başa çıkamıyorum.)
- The cussedness of the dog scared the mailman away. (Köpeğin sıkıntı çıkarması postacıyı kaçırdı.)
- Her cussedness is just a cover for her insecurities. (Onun sıkıntı çıkarması, sadece kendine olan güvensizliğinin bir örtüsü.)
- The cussedness of the child was a result of his tiredness. (Çocuğun sıkıntı çıkarması, yorgunluğunun bir sonucuydu.)
- I’ve had enough of your cussedness, please stop it. (Senin sıkıntı çıkarma eylemlerinden yeterince gördüm, lütfen durdur.)
- The cussedness of the customer made the cashier’s day miserable. (Müşterinin sıkıntı çıkarması, kasiyerin gününü berbat etti.)
- The cussedness of the machine made it impossible to fix. (Makinenin sıkıntı çıkarması, tamir edilemez hale getirdi.)
- His cussedness was a result of his frustration with the situation. (Onun sıkıntı çıkarması, durumdan duyduğu hayal kırıklığından kaynaklandı.)
- The cussedness of the project made it difficult to complete on time. (Projenin sıkıntı çıkarması, zamanında tamamlanmasını zorlaştırdı.)
- I don’t have the patience for your cussedness today. (Bugün senin sıkıntı çıkarma eylemlerine sabrım yok.)
- The cussedness of the horse made it hard to train. (Atın sıkıntı çıkarması, eğitimini zorlaştırdı.)
- Her cussedness was a result of her disappointment in the outcome. (Onun sıkıntı çıkarması, sonuçtan duyduğu hayal kırıklığından kaynaklandı.)
- The cussedness of the car made it unreliable for long trips. (Arabanın sıkıntı ç
ıkarması, uzun yolculuklar için güvenilmez hale getirdi.)
18. His cussedness at the meeting caused tension between coworkers. (Toplantıda onun sıkıntı çıkarması, meslektaşları arasında gerilime neden oldu.)
- The cussedness of the child was a result of his hunger. (Çocuğun sıkıntı çıkarması, açlığından kaynaklandı.)
- I can’t tolerate your cussedness any longer, we need to find a solution. (Senin sıkıntı çıkarma eylemlerine daha fazla tahammül edemiyorum, bir çözüm bulmamız gerekiyor.)
Hemen Yorum Yaz