Culprit İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Culprit Nedir?
Culprit İngilizce bir kelime olup, “suçlu, suç işleyen kişi veya şey” anlamına gelir.
-
The police finally caught the culprit who had been stealing from the local store. (Polis sonunda yerel mağazadan çalan suçluyu yakaladı.)
-
The culprit behind the vandalism has yet to be identified. (Vandalizmin arkasındaki suçlu henüz tespit edilemedi.)
-
The company’s poor financial management was the culprit behind its bankruptcy. (Şirketin kötü mali yönetimi iflasın suçlusuydu.)
-
The faulty wiring in the building was the culprit of the fire. (Binadaki hatalı kablo bağlantısı yangının suçlusuydu.)
-
The overuse of pesticides is the culprit for the decline in bee populations. (Böcek ilaçlarının aşırı kullanımı arı popülasyonlarının azalmasının suçlusudur.)
-
The culprit in the hit-and-run accident has been apprehended. (Çarpma kaçma kazasının suçlusu yakalandı.)
-
The real culprit of the crime was someone no one suspected. (Suçun gerçek suçlusu, kimseye şüphe uyandırmayan biriydi.)
-
Lack of communication was the culprit for the team’s failure. (Ekip başarısızlığının sebebi iletişim eksikliğiydi.)
-
The pollution in the river was the culprit for the fish kill. (Nehirdeki kirlilik balık ölümlerinin suçlusuydu.)
-
The culprit for the traffic jam was a broken down truck blocking the road. (Trafik sıkışıklığının suçlusu yolunu kapatan arızalı bir kamyondu.)
-
The lack of proper maintenance was the culprit behind the machine’s breakdown. (Uygun bakım eksikliği, makinenin arızasının suçlusuydu.)
-
The culprit in the assassination attempt was a rival political faction. (Suikast girişiminin suçlusu, rakip bir siyasi fraksiyondan biriydi.)
-
The excessive alcohol consumption was the culprit for his liver damage. (Aşırı alkol tüketimi, karaciğer hasarının suçlusuydu.)
-
The faulty design was the culprit for the product’s poor performance. (Kusurlu tasarım, ürünün kötü performansının suçlusuydu.)
-
The culprit for the delayed project was miscommunication between departments. (Projenin gecikmesinin suçlusu, departmanlar arasındaki yanlış anlaşılmalardı.)
-
The culprit in the burglary was a group of teenagers looking for a thrill. (Hırsızlığın suçlusu, heyecan arayan bir grup gençti.)
-
The high humidity was the culprit for the mold growth in the basement. (Yüksek nem, bodrumdaki küf büyümesinin suçlusuydu.)
-
The culprit in the cheating scandal was the teacher who gave the answers to the students. (Yalan skandalının suçlusu, öğrencilere cevap
- The lack of proper security measures was the culprit for the data breach. (Uygun güvenlik önlemlerinin eksikliği, veri ihlalinin suçlusuydu.)
- The culprit for the restaurant’s bad reviews was the rude and unprofessional staff. (Restoranın kötü yorumlarının suçlusu kaba ve profesyonel olmayan personeldi.)
(Türkçe çeviriler sadeleştirilmiştir.)
Note: Bu örnek cümlelerdeki mavi ve kalın HTML etiketi, GPT-3.5’in özelliği olan bir özelliktir. Bu etiketler gerçek bir HTML kodu değildir, ancak vurgu ve okunabilirliği artırmak için eklenmiştir.
Hemen Yorum Yaz