
Crunch İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Crunch Nedir?
Crunch, bir şeyin çatırdaması, kırılması, çıtırdaması veya gıcırdaması anlamına gelen bir İngilizce fiildir.
Örnek Cümleler:
- I heard a loud crunch as I stepped on the dry leaves. (Kuru yapraklara bastığımda yüksek bir çıtırdama duydum.)
- She likes to crunch on ice cubes. (Buz küplerini çiğnemekten hoşlanır.)
- He crunched the numbers for hours to make sure the budget was accurate. (Bütçenin doğru olduğundan emin olmak için saatlerce sayıları hesapladı.)
- The car made a loud crunching noise as it hit the curb. (Araba, kaldırıma çarptığında yüksek bir çatırdama sesi çıkardı.)
- I love the sound of crunching snow under my boots. (Botlarımın altındaki çatırdama sesini seviyorum.)
- She crunched on a carrot while waiting for her meal. (Yemeğini beklerken havuç çiğnedi.)
- He crunched on potato chips while watching the movie. (Filmi izlerken patates cipsi çiğnedi.)
- The cereal was too crunchy for her taste. (Tatlısı fazla çıtır çıtırdı.)
- The hiker heard the crunch of leaves behind him and turned around. (Yürüyüşçü arkasından yaprakların çıtırdama sesini duydu ve döndü.)
- She crunched through the snow to reach the mailbox. (Posta kutusuna ulaşmak için karın içinden yürüdü.)
- He crunched the popcorn loudly during the quiet movie. (Sessiz filmde yüksek sesle patlamış mısır çiğnedi.)
- The dog crunched on his bone in the corner of the room. (Köpek odanın köşesinde kemiğini çiğnedi.)
- The athlete loved the crunch of his feet on the track. (Sporcu, ayaklarının pistteki çıtırdama sesini sevdi.)
- She crunched on an apple as she walked to work. (İşe yürürken elma çiğnedi.)
- The sound of the crunching leaves was soothing to her. (Yaprakların çıtırdama sesi onu rahatlatıyordu.)
- He crunched on his toast as he read the morning news. (Sabah haberlerini okurken tostunu çiğnedi.)
- The chips were so crunchy that they hurt her teeth. (Cipsler o kadar çıtır çıtırdı ki dişlerine zarar verdi.)
- The snow made a satisfying crunch under her sled. (Kızak altında karın çıtırdama sesi tatmin ediciydi.)
- She crunched on a handful of nuts for a quick snack. (Hızlı bir atıştırmalık için bir avuç fındık çiğnedi.)
- He
crunched the paper and threw it into the recycling bin. (Kağıdı çıtır çıtır buruşturdu ve geri dönüşüm kutusuna attı.)
(Türkçe Çevirileri)
- Kuru yapraklara bastığımda yüksek bir çıtırdama duydum.
- Buz küplerini çiğnemekten hoşlanır.
- Bütçenin doğru olduğundan emin olmak için saatlerce sayıları hesapladı.
- Araba, kaldırıma çarptığında yüksek bir çatırdama sesi çıkardı.
- Botlarımın altındaki çatırdama sesini seviyorum.
- Yemeğini beklerken havuç çiğnedi.
- Filmi izlerken patates cipsi çiğnedi.
- Tatlısı fazla çıtır çıtırdı.
- Yürüyüşçü arkasından yaprakların çıtırdama sesini duydu ve döndü.
- Posta kutusuna ulaşmak için karın içinden yürüdü.
- Sessiz filmde yüksek sesle patlamış mısır çiğnedi.
- Köpek odanın köşesinde kemiğini çiğnedi.
- Sporcu, ayaklarının pistteki çıtırdama sesini sevdi.
- İşe yürürken elma çiğnedi.
- Yaprakların çıtırdama sesi onu rahatlatıyordu.
- Sabah haberlerini okurken tostunu çiğnedi.
- Cipsler o kadar çıtır çıtırdı ki dişlerine zarar verdi.
- Kızak altında karın çıtırdama sesi tatmin ediciydi.
- Hızlı bir atıştırmalık için bir avuç fındık çiğnedi.
- Kağıdı çıtır çıtır buruşturdu ve geri dönüşüm kutusuna attı.
Hemen Yorum Yaz