Crank İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Crank İle İlgili Cümleler
Crank, Türkçe’de “kolu çevirerek hareket ettirilen makine” anlamına gelir.
- I need to use a crank to open the window. (Pencereyi açmak için krank kullanmam gerekiyor.)
- The old car engine required a crank to start. (Eski araba motoru çalıştırmak için krank gerekiyordu.)
- He turned the crank to power the machine. (Makineyi çalıştırmak için krankı çevirdi.)
- The crank on the music box was broken. (Müzik kutusundaki krank kırılmıştı.)
- She replaced the broken crank on her bike. (Bisikletindeki kırık krankı değiştirdi.)
- The boat’s anchor was lifted with a crank. (Teknenin çapası krankla kaldırıldı.)
- The crankshaft is an important component of the engine. (Krank mil, motorun önemli bir bileşenidir.)
- He had to use a crank to lower the drawbridge. (Köprüyü indirmek için krank kullanmak zorunda kaldı.)
- The crank was difficult to turn due to rust. (Pas nedeniyle krank çevirmek zordu.)
- The factory worker operated the machine’s crank. (Fabrika işçisi makinenin krankını kullanıyordu.)
- The old gramophone had a winding crank. (Eski gramofonun sarım krankı vardı.)
- The bicycle’s crank arm was loose. (Bisikletin krank kolu gevşekti.)
- He used a crank to lower the car from the lift. (Arabayı asansörden indirmek için krank kullandı.)
- The mechanism was powered by a hand crank. (Mekanizma, el krankıyla çalıştırıldı.)
- The crank handle was missing from the tool. (Alettin krank sapı eksikti.)
- The generator was started by turning the crank. (Jeneratör, krankı çevirerek çalıştırıldı.)
- The old printing press required a lot of cranking. (Eski baskı makinesi çok krank çevirmeyi gerektiriyordu.)
- The boat’s motor had a crank starter. (Teknenin motoru kranklıydı.)
- The crank on the fishing reel was worn out. (Olta makarasındaki krank aşınmıştı.)
- He struggled to turn the crank of the stubborn machine. (Inatçı makinenin krankını çevirmekte zorlandı.)
- The antique sewing machine had a beautiful ornate crank. (Antika dikiş makinesinin süslü bir krankı vardı.)
- The mechanic used a crankshaft to fix the engine. (Tamirci, motoru tamir etmek için krank milini kullandı.)
- The old well was manually operated with a crank. (Eski kuyu, krankla manuel olarak çalıştırılıyordu.)
- The ice cream maker required cranking for 30 minutes. (Dondurma makinesi, 30 dakika boyunca krank çevirmeyi gerektiriyordu.)
- She used a crank to raise the hospital bed. (Hastane yatağını kaldırmak için krank kullandı.)
- The antique grinder had a hand-cranked mechanism. (Antika değirmenin el kranklı bir mekanizması vardı.)
- He had to use a crank to roll up the awning. (Tente kapatmak için krank kullanmak zorunda kaldı.)
- The old film projector was powered by a hand crank. (Eski film projektörü el krankıyla çalışıyordu.)
- The toy car was powered by a wind-up crank. (Oyuncak araba, sarılan krankla çalışıyordu.)
- She used a crank to tighten the bolts on the machine. (Makinedeki cıvataları sıkmak için krank kullandı.)
Hemen Yorum Yaz