Covetous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Covetous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Covetous kelimesinin anlamı:

Covetous, İngilizce dilinde “hırslı, açgözlü, gözü doymaz” anlamına gelir. Bu kelime, genellikle insanların çok fazla şey istemeleri, başkalarının sahip olduklarına kıskançlık duymaları ve daha fazlasını talep etmeleri için kullanılır.

Örnek cümleler:

1. I can’t stand covetous people who always want more than what they have. (Benim tahammül edemediğim şey, hep daha fazlasını isteyen açgözlü insanlardır.)
2. She became covetous of her friend’s new car and wanted to buy a better one. (Arkadaşının yeni arabasına kıskançlık duyan ve daha iyisini almak isteyen biri oldu.)
3. His covetous behavior towards his colleague’s promotion caused tension in the workplace. (Meslektaşının terfi etmesine karşı gösterdiği hırslı davranış işyerinde gerginliğe neden oldu.)
4. The covetous desire for power led the politician to engage in unethical behavior. (Güç arzusu hırslı davranışlara sebep olarak siyasetçiyi etik olmayan davranışlara yöneltti.)
5. It’s important not to be covetous of others’ possessions and to be content with what we have. (Başkalarının sahip olduğu şeylere kıskançlık duymamak ve sahip olduğumuz şeylerle mutlu olmak önemlidir.)
6. The covetous glances she gave to the expensive jewelry in the store made the sales assistant uncomfortable. (Mağazadaki pahalı mücevherlere hırsla bakan bakışları satış asistanını rahatsız etti.)
7. His covetous attitude towards money was the root of all his problems. (Paraya olan hırslı tavırları tüm sorunlarının kaynağıydı.)
8. She felt covetous of her sister’s beauty and often compared herself unfavorably. (Kız kardeşinin güzelliğine kıskançlık duyan ve kendisini sık sık olumsuz karşılaştıran biri oldu.)
9. The covetous desire for fame led the actor to make some questionable career choices. (Ün arzusu, oyuncunun bazı sorunlu kariyer seçimlerine yol açtı.)
10. His covetousness knew no bounds, and he was always asking for more. (Açgözlülüğü sınırsızdı ve her zaman daha fazlasını istiyordu.)
11. The covetous looks of envy from her classmates made her feel uncomfortable. (Sınıf arkadaşlarının kıskanç bakışları onu rahatsız etti.)
12. Covetousness is a negative trait that can lead to unhappiness and dissatisfaction. (Açgözlülük mutsuzluğa ve tatminsizliğe yol açabilen olumsuz bir özelliktir.)
13. She had a covetous desire

13. She had a covetous desire for her neighbor’s luxurious lifestyle and often tried to copy it. (Komşusunun lüks yaşam tarzına karşı hırslı bir arzusu vardı ve sık sık onu taklit etmeye çalıştı.)
14. The covetous behavior of some wealthy individuals can cause resentment among those who are less fortunate. (Zengin bazı kişilerin hırslı davranışları, daha az şanslı olanlar arasında kıskançlığa neden olabilir.)
15. Covetousness can lead to unethical behavior such as stealing or cheating. (Açgözlülük, çalmak veya hile yapmak gibi etik olmayan davranışlara yol açabilir.)
16. Her covetous attitude towards her friend’s relationship caused a rift between them. (Arkadaşının ilişkisine karşı gösterdiği hırslı tavır, aralarında bir uçurum yarattı.)
17. The covetous desire for material possessions can distract us from what really matters in life. (Maddeye dayalı arzular, hayatta gerçekten önemli olan şeylerden bizi uzaklaştırabilir.)
18. His covetousness was apparent in the way he always talked about his wealth and possessions. (Açgözlülüğü, her zaman serveti ve mal varlığı hakkında konuşmasıyla açıkça belli oluyordu.)
19. Covetous people often feel a sense of entitlement and believe they deserve more than others. (Açgözlü insanlar genellikle bir hak talebi hissederler ve diğerlerinden daha fazlasına layık olduklarını düşünürler.)
20. Overcoming covetousness requires learning to be content with what we have and valuing relationships over material possessions. (Açgözlülükten kurtulmak, sahip olduklarımızla mutlu olmayı öğrenmek ve ilişkileri maddi varlıklardan daha çok değer vermekle mümkündür.)