Contend İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Contend İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Contend

Contend, bir konuda fikirlerin veya argümanların mücadele etmesi anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

1. She contends that she is innocent. (O, masum olduğunu iddia ediyor.)
2. The two candidates will contend in the upcoming election. (İki aday önümüzdeki seçimde yarışacak.)
3. He contended with his fear of heights to climb the mountain. (Dağı tırmanmak için yükseklik korkusuyla mücadele etti.)
4. They are contending for the championship title. (Şampiyonluk için yarışıyorlar.)
5. The lawyer contended that his client was not guilty. (Avukat, müvekkilinin suçsuz olduğunu iddia etti.)
6. Scientists contend that global warming is caused by human activity. (Bilim adamları, küresel ısınmanın insan faaliyetleri tarafından neden olduğunu iddia ediyorlar.)
7. He contended against several other athletes in the race. (Yarışta birkaç diğer sporcuyla mücadele etti.)
8. The two sides are contending over the ownership of the property. (İki taraf da mülkiyetin sahipliği konusunda mücadele ediyorlar.)
9. She contended with her illness for many years before finally recovering. (Sonunda iyileşmeden önce, yıllarca hastalığıyla mücadele etti.)
10. Some historians contend that the event never actually happened. (Bazı tarihçiler, olayın aslında hiç yaşanmadığını iddia ediyorlar.)
11. He contended with a difficult decision. (Zor bir kararla mücadele etti.)
12. The two teams will contend for the championship trophy. (İki takım şampiyonluk kupası için yarışacaklar.)
13. The athlete contended with a serious injury but still managed to win the race. (Sporcu ciddi bir yaralanmayla mücadele etti ama yine de yarışı kazanmayı başardı.)
14. She contends that the new policy will have negative consequences. (O, yeni politikanın olumsuz sonuçları olacağını iddia ediyor.)
15. He contended with his opponent’s strong argument. (Rakibinin güçlü argümanıyla mücadele etti.)
16. The two countries are contending for control of the region. (İki ülke bölgenin kontrolü için mücadele ediyorlar.)
17. She contended that the company was responsible for the accident. (O, kazadan şirketin sorumlu olduğunu iddia etti.)
18. He contended with his fear of public speaking to give a successful presentation. (Başarılı bir sunum yapmak için halka açık konuşma korkusuyla mücadele etti.)
    19

. The athletes will contend in a variety of events during the competition. (Sporcular, yarışma sırasında çeşitli etkinliklerde yarışacaklar.)
20. Some experts contend that social media has a negative impact on mental health. (Bazı uzmanlar, sosyal medyanın zihinsel sağlık üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunu iddia ediyorlar.)