Contempt İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Contempt İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Contempt

Contempt, başka bir kişiye veya bir şeye karşı duyulan aşağılama, küçümseme veya saygısızlık hissidir.

Örnek cümleler:

1. My boss always speaks to me with contempt. (Patronum her zaman bana küçümseyerek konuşur.)
2. She showed her contempt for the new policy by refusing to comply with it. (Yeni politikaya uymayarak küçümsemesini gösterdi.)
3. He regarded his opponent with contempt. (Rakibini küçümseyerek değerlendirdi.)
4. The judge’s contempt for the defendant was evident in his tone. (Hakimin sanık hakkındaki küçümsemesi tavrından belliydi.)
5. His contemptuous attitude towards his colleagues caused him to be isolated. (Meslektaşlarına karşı gösterdiği küçümseyici tavır onun yalnız kalmasına neden oldu.)
6. The professor spoke with contempt towards the student’s lack of effort. (Profesör öğrencinin çabasızlığına karşı küçümseyici bir tavırla konuştu.)
7. She looked at him with contempt as he made his way out of the room. (Odadan çıkarken ona küçümseyerek baktı.)
8. His contempt for authority got him into trouble with the law. (Otoritelere karşı gösterdiği küçümseme onu yasalarla başı derde soktu.)
9. The politician’s contempt for the opposition party was evident in his speech. (Politikacının muhalefet partisine karşı gösterdiği küçümseme konuşmasında belliydi.)
10. She felt a sense of contempt towards her ex-husband after their divorce. (Boşanmalarından sonra eski kocası hakkında küçümseyici bir his duydu.)
11. The employee’s contempt for his boss was evident in his body language. (Çalışanın patronuna karşı gösterdiği küçümseme beden dilinde belliydi.)
12. The teacher showed contempt towards the student’s lack of knowledge. (Öğrencinin bilgisizliğine karşı öğretmen küçümseyici bir tavır sergiledi.)
13. The athlete’s contempt for his opponent was evident in his pre-match interview. (Sporcu rakibine karşı gösterdiği küçümseyici tutumu maç öncesi röportajında belliydi.)
14. Her contempt for the company’s policies caused her to seek employment elsewhere. (Şirketin politikalarına karşı gösterdiği küçümseme onu başka bir iş aramaya yönlendirdi.)
15. The coach’s contempt for his team’s performance was evident in his post-game interview. (Antrenör takımının performansına karşı gösterdiği küçümseyici tutumu maç sonrası röportajında belliydi.)
16. The student felt a sense of contempt towards the substitute teacher. (Öğrenci yedek öğretmene karşı küçümseyici bir his duydu.)
17. The customer’s contempt for the store’s products caused him to shop elsewhere. (Müşterinin mağazanın ürünlerine

karşı gösterdiği küçümseme onu başka yerde alışveriş yapmaya yöneltti.)
18. His contempt for the team’s performance caused him to quit the sport. (Takımın performansına karşı gösterdiği küçümseme onu spordan çıkmaya zorladı.)

19. The manager’s contempt for his employees caused a toxic work environment. (Yöneticinin çalışanlarına karşı gösterdiği küçümseme toksik bir çalışma ortamına neden oldu.)
20. The parent’s contempt for the teacher caused conflict during parent-teacher conferences. (Velilerin öğretmene karşı gösterdiği küçümseme, veli-öğretmen toplantılarında çatışmaya neden oldu.)