Contemporary İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Contemporary İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Contemporary


Contemporary, günümüzde yaşayan, modern veya çağdaş olan anlamlarına gelir.

  1. Contemporary art is becoming increasingly popular among younger generations. (Çağdaş sanat, genç nesiller arasında giderek daha popüler hale geliyor.)
  2. He’s a contemporary of mine; we went to college together. (O benim çağdaşım; aynı üniversiteye gittik.)
  3. The building’s design is very contemporary with its sleek lines and minimalist style. (Binanın tasarımı, pürüzsüz çizgileri ve minimalist tarzıyla çok çağdaş.)
  4. The film is a contemporary take on a classic story. (Film, klasik bir hikayenin çağdaş bir yorumudur.)
  5. She’s a contemporary artist whose work often tackles social issues. (O, sıklıkla sosyal konuları ele alan bir çağdaş sanatçıdır.)
  6. The restaurant’s menu is a fusion of contemporary and traditional cuisine. (Restoranın menüsü, çağdaş ve geleneksel mutfakların birleşiminden oluşur.)
  7. The novel explores contemporary themes such as identity and belonging. (Roman, kimlik ve aitlik gibi çağdaş konuları keşfediyor.)
  8. The fashion show featured contemporary designs with bold colors and unusual materials. (Moda gösterisi, cesur renkler ve alışılmamış malzemelerle çağdaş tasarımlar sergiledi.)
  9. The company prides itself on its contemporary approach to business. (Şirket, iş yapma şekli olarak çağdaş yaklaşımından gurur duyuyor.)
  10. The artist’s latest exhibit showcases his contemporary take on nature. (Sanatçının son sergisi, doğaya çağdaş bir bakış açısı sunuyor.)
  11. The band has a contemporary sound with a mix of electronic and acoustic instruments. (Grup, elektronik ve akustik enstrümanların karışımıyla çağdaş bir sese sahiptir.)
  12. The novel is set in a contemporary urban environment. (Roman, çağdaş bir kentsel ortamda geçiyor.)
  13. The museum’s collection includes both classic and contemporary works of art. (Müzenin koleksiyonu, klasik ve çağdaş sanat eserlerini içerir.)
  14. The film’s soundtrack features a mix of contemporary and classic songs. (Film müziği, çağdaş ve klas
  1. The play is a contemporary retelling of a Shakespearean tragedy. (Oyun, bir Shakespeare trajedisinin çağdaş bir anlatımıdır.)
  2. The company’s marketing campaign is focused on targeting contemporary audiences. (Şirketin pazarlama kampanyası, çağdaş izleyicilere odaklanmaktadır.)
  3. The artist’s work reflects his contemporary worldview. (Sanatçının çalışmaları, çağdaş dünya görüşünü yansıtır.)
  4. The fashion industry is constantly evolving to keep up with contemporary trends. (Moda endüstrisi, çağdaş trendlerle ayak uydurmak için sürekli evrim geçiriyor.)
  5. The dance performance combined traditional moves with contemporary choreography. (Dans performansı, geleneksel hareketleri çağdaş koreografiyle birleştirdi.)
  6. The company’s new headquarters is a contemporary building with state-of-the-art technology. (Şirketin yeni merkezi, son teknolojiye sahip çağdaş bir binadır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.