Concubine İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Concubine İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Concubine Nedir?

Concubine, evli olmayan bir erkekle birlikte yaşayan kadına denir. Genellikle erkeğin zenginliği veya sosyal statüsü nedeniyle bu durumda olan kadınlar olarak tanımlanır.

Örnek Cümleler:

  1. My great-grandfather had a concubine who bore him several children. (Büyük dedem, kendisine birkaç çocuk doğuran bir cariye sahipti.)
  2. In some cultures, having a concubine was considered a sign of wealth and power. (Bazı kültürlerde, bir cariye sahibi olmak zenginlik ve güç işareti olarak kabul edilirdi.)
  3. The emperor’s concubines lived in luxury in the palace. (İmparatorun cariyeleri sarayda lüks içinde yaşıyorlardı.)
  4. The concubine was often seen as a second-class citizen in ancient societies. (Cariye, antik toplumlarda genellikle ikinci sınıf bir vatandaş olarak görülürdü.)
  5. He treated his concubine like a queen, giving her anything she wanted. (Cariyesine kraliçe gibi davrandı ve istediği her şeyi verdi.)
  6. The concubine was deeply in love with the wealthy merchant who kept her. (Cariye, kendisine sahip olan zengin tüccara derinden aşıktı.)
  7. She was taken as a concubine by the emperor after winning a beauty contest. (Güzellik yarışmasını kazandıktan sonra imparator tarafından cariye olarak alındı.)
  8. In some parts of the world, the practice of having a concubine still exists. (Dünyanın bazı bölgelerinde, bir cariye sahibi olma uygulaması hala var.)
  9. The concubine was often forced to bear children for her master. (Cariye genellikle efendisi için çocuk doğurması için zorlanırdı.)
  10. The concubine’s children were not considered legitimate heirs to their father’s estate. (Cariyenin çocukları, babalarının mal varlığına yasal mirasçı olarak kabul edilmezdi.)
  11. The concubine was banished from the kingdom after the king discovered her affair with another man. (Kral, başka bir adamla ilişkisini keşfettikten sonra cariyeyi krallıktan sürgüne gönderdi.)
  12. The concubine was often subject to the whims of her master and had little say in her own life. (Cariye genellikle efendisinin isteklerine bağlıydı ve kendi hayatıyla ilgili pek söz sahibi değildi.)
  13. The concubine’s life was one of luxury and privilege, but it also came with great risk. (Cariyenin hayatı lüks ve ayrıcalıklarla doluydu, ancak büyük riskler de barındırıyordu.)
  14. The concubine was always at the mercy of her master’s wife, who held all the power
  1. The concubine’s beauty was legendary, and many men vied for her attention. (Cariyenin güzelliği efsaneviydi ve birçok erkek onun ilgisini çekmek için yarışırdı.)
  2. The concubine was trained in the arts of seduction and charm to please her master. (Cariye, efendisini memnun etmek için baştan çıkarma ve çekicilik sanatında eğitilirdi.)
  3. The concubine was often viewed as a sexual object rather than a human being with feelings and desires. (Cariye, hisleri ve istekleri olan bir insan olarak değil, genellikle bir cinsel nesne olarak görülürdü.)
  4. The concubine’s status in society was complex and often fraught with tension and conflict. (Cariyenin toplumdaki statüsü karmaşık ve genellikle gerilim ve çatışmalarla doluydu.)
  5. The concubine’s children were often taken away from her and raised by her master’s wife. (Cariyenin çocukları genellikle ondan alınır ve efendisinin eşi tarafından yetiştirilirdi.)
  6. The practice of having a concubine was eventually abolished in most societies, but its legacy still lingers on in some cultures. (Cariye sahibi olma uygulaması çoğu toplumda sonunda ortadan kaldırıldı, ancak bazı kültürlerde hala etkisi hissediliyor.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.