Clinging İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Clinging İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Clinging Nedir?

Clinging, kelime anlamı olarak “tutunma” veya “sarılmak” anlamlarına gelir. Genellikle duygusal bir bağlamda kullanılır ve bir şeyin, bir kişinin veya bir durumun kaybedilmesinden korkulduğunda güçlü bir şekilde sarılınması anlamına gelir.

Örnek cümleler:

1. Sarah is clinging to her old boyfriend even though he’s moved on. (Sarah eski erkek arkadaşına sıkı sıkıya tutunuyor, oysa ki o ilerlemiş durumda.)
2. The toddler was clinging to his mother’s leg. (Küçük çocuk annesinin bacağına yapışmıştı.)
3. She was clinging to life after the car accident. (Araba kazasından sonra hayata tutunuyordu.)
4. He is clinging to the hope that his team will win. (Takımının kazanacağı umuduna sıkı sıkıya tutunuyor.)
5. The climbers were clinging to the side of the mountain. (Tırmanışçılar dağın yamacına tutunuyorlardı.)
6. The drowning man was clinging to the buoy. (Boya yapışarak boğulmaktan kurtulmaya çalışıyordu.)
7. The puppy was clinging to its toy. (Yavru köpek oyuncağına sıkı sıkıya tutunuyordu.)
8. She was clinging to her faith during the difficult times. (Zor zamanlarda inancına sıkı sıkıya tutunuyordu.)
9. He was clinging to his job despite the long hours. (Uzun saatlerine rağmen işine sıkı sıkıya tutunuyordu.)
10. The young woman was clinging to her dream of becoming a doctor. (Genç kadın doktor olma hayallerine sıkı sıkıya tutunuyordu.)
11. The passengers were clinging to their seats during the turbulent flight. (Yolcular, türbülanslı uçuş sırasında koltuklarına sıkı sıkıya tutunuyorlardı.)
12. The old man was clinging to his memories of his late wife. (Yaşlı adam geç eşinin anılarına sıkı sıkıya tutunuyordu.)
13. The plant was clinging to the trellis for support. (Bitki destek için çardaklara sarılmıştı.)
14. The children were clinging to their mother’s dress. (Çocuklar annelerinin elbisesine yapışıyorlardı.)
15. He was clinging to his identity as a rebel. (O bir asi olarak kimliğine sıkı sıkıya tutunuyordu.)
16. The athlete was clinging to his Olympic dreams. (Sporcu Olimpiyat hayallerine sıkı sıkıya tutunuyordu.)
17. She was clinging to her sobriety after years of addiction. (Bağımlılık yıllarından sonra ayık kalma konusunda sıkı sıkıya tutunuyordu.)
18. The cat was clinging to the tree branch. (Kedi ağaç dalına

sıkı sıkıya tutunuyordu.)
19. The musician was clinging to his guitar as if it were his lifeline. (Müzisyen gitarına hayat çizgisi gibi sıkı sıkıya tutunuyordu.)

20. The community was clinging together after a devastating natural disaster. (Yıkıcı bir doğal afet sonrasında topluluk birbirine sıkı sıkıya tutunuyordu.)

(Türkçe çeviriler cümlelerin hemen ardından parantez içinde verilmiştir.)