Charm İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Charm İle İlgili Cümleler
Charm, “çekicilik” veya “büyüleyici bir özellik” anlamına gelir.
- She has a charm that draws people to her. (Onun çekiciliği insanları kendine çekiyor.)
- The town’s old buildings have a certain charm. (Kentin eski binaları belirli bir çekiciliğe sahiptir.)
- The magician used his charm to make the audience laugh. (Sihirbaz seyircileri güldürmek için büyüleyici özelliğini kullandı.)
- The restaurant has a charming atmosphere. (Restoranın büyüleyici bir atmosferi var.)
- Her smile added to her charm. (Onun gülümsemesi, çekiciliğine katkıda bulundu.)
- The little girl had a charming personality. (Küçük kızın büyüleyici bir kişiliği vardı.)
- The garden’s charm is its tranquility. (Bahçenin çekiciliği, sakinliğidir.)
- The singer’s charm captivated the audience. (Şarkıcının büyüleyici özelliği, seyircileri etkisi altına aldı.)
- The painting has a certain charm that is hard to describe. (Tabloda belirli bir çekicilik vardır, tanımlaması zordur.)
- His sense of humor is part of his charm. (Onun mizah anlayışı, çekiciliğinin bir parçasıdır.)
- The beach has a charm that is hard to resist. (Plajın direnilemeyen bir çekiciliği vardır.)
- The old man had a charm that was endearing. (Yaşlı adamın hoşgörüyle karşılanan bir çekiciliği vardı.)
- Her grace and poise added to her charm. (Onun zarafeti ve duruşu, çekiciliğine katkıda bulundu.)
- The hotel’s charm lies in its simplicity. (Otelin çekiciliği, sadeliğinde yatmaktadır.)
- The antique shop had a certain charm for collectors. (Antikacı koleksiyoncular için belirli bir çekiciliğe sahipti.)
- The town’s charm is in its history. (Kentin çekiciliği, tarihindedir.)
- The movie’s charm was in its unexpected plot twists. (Filmin büyüleyici özelliği, beklenmedik senaryo düğümlerindeydi.)
- The cat’s playful charm won over the family. (Kedinin oynak çekiciliği, aileyi kazandı.)
- The bakery’s charm was its delicious aroma. (Fırının çekiciliği, lezzetli kokusundaydı.)
- The dancer’s charm was in her fluid movements. (Dansçının büyüleyici özelliği, akıcı hareketlerindeydi.)
- The city’s charm lies in its diversity. (Şehrin çekiciliği, çeşitliliğindedir.)
- The singer’s voice had a charm that was unique. (Şarkıcının sesi, eşsiz bir çekiciliğe sahipti.)
- The antique necklace had a charm that was irresistible. (Antika kolyenin direnilemez bir çekiciliği vardı.)
- The book’s charm was in its vivid descriptions. (Kitabın büyüleyici özelliği, canlı betimlemelerindeydi.)
- The restaurant’s charm was its friendly staff. (Restoranın çekiciliği, dostane personelindeydi.)
- The painting had a charm that was calming. (Tablonun büyüleyici özelliği, yatıştırıcıydı.)
- The town’s charm was in its quaint architecture. (Kentin çekiciliği, eski moda mimarisindeydi.)
- The actor’s charm was in his confident demeanor. (Oyuncunun büyüleyici özelliği, kendinden emin tavırlarındaydı.)
- The garden’s charm was its colorful blooms. (Bahçenin çekiciliği, renkli çiçeklerindeydi.)
- The resort’s charm was in its stunning views. (Tatil köyünün çekiciliği, muhteşem manzaralarındaydı.)
Hemen Yorum Yaz