Ceaseless İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Ceaseless İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Ceaseless

Ceaseless, Türkçe anlamı olarak “durmaksızın devam eden, sürekli” anlamlarına gelir. Aşağıda, İngilizce örnek cümlelerde “ceaseless” kelimesinin kullanımına birkaç örnek verilmiştir:

  1. The ceaseless rain ruined our picnic. (Sürekli yağan yağmur pikniğimizi mahvetti.)
  2. The ceaseless noise from the construction site kept me up all night. (İnşaat alanından gelen sürekli gürültü beni tüm gece uyutmamıştı.)
  3. The ceaseless drone of the airplane engines was deafening. (Uçak motorlarının sürekli vızıltısı sağır ediciydi.)
  4. The ceaseless waves crashing against the shore were mesmerizing. (Kıyıya vuran sürekli dalgalar büyüleyiciydi.)
  5. The ceaseless ticking of the clock was starting to drive me insane. (Saatteki sürekli tik tak beni çıldırtmaya başlıyordu.)
  6. The ceaseless flow of traffic made it impossible to cross the street. (Trafik akışı sürekli olduğu için yolun karşısına geçmek imkansızdı.)
  7. The ceaseless chatter of the birds outside my window was a pleasant way to wake up. (Pencereden gelen kuşların sürekli cıvıltısı uyanmak için hoş bir yoldu.)
  8. The ceaseless barking of the neighbor’s dog was annoying. (Komşunun sürekli havlayan köpeği rahatsız ediciydi.)
  9. The ceaseless grind of daily life was wearing me down. (Günlük yaşamın sürekli çekişmesi beni yıpratıyordu.)
  10. The ceaseless march of time waits for no one. (Sürekli devam eden zamanın yürüyüşü kimseyi beklemiyor.)
  11. The ceaseless pursuit of success can lead to burnout. (Başarıya sürekli takılı kalmak tükenmişliğe yol açabilir.)
  12. The ceaseless buzz of activity in the city was overwhelming. (Şehirdeki sürekli hareket ve koşuşturma karşısında kendimi kahrolası hissediyorum.)
  13. The ceaseless cycle of life and death is a natural part of the universe. (Hayat ve ölümün sürekli döngüsü evrenin doğal bir parçasıdır.)
  14. The ceaseless search for meaning in life is a universal human pursuit. (Hayatın anlamını arayış sürekli bir insan arayışıdır.)
  15. The ceaseless expansion of technology is changing the world at an unprecedented pace. (Teknolojinin sürekli genişlemesi dünyayı hiçbir zaman görülmemiş bir hızla değiştiriyor.)
  16. The ceaseless hum of the refrigerator was a comforting sound in the otherwise silent house. (Buzdolabının sürekli uğultusu sessiz evde rahatlatıcı bir sestir.)
  17. The ceaseless march of progress can have unintended consequences. (İ

lerleyen ilerleme süreci istenmeyen sonuçlara yol açabilir.)
18. The ceaseless repetition of the same tasks at work was tedious. (İşte aynı görevleri sürekli tekrarlamak sıkıcıydı.)

  1. The ceaseless debate over the issue was exhausting. (Mesele üzerinde sürekli tartışmak yorucuydu.)
  2. The ceaseless love of a parent for their child is a powerful force. (Bir ebeveynin çocuğuna olan sürekli sevgisi güçlü bir kuvvettir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.