Brilliancy-Brilliance İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Brilliancy-Brilliance İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Brilliancy-Brilliance Nedir?

Brilliancy-Brilliance İngilizce bir kelime olup “parlaklık, ışıltı, muhteşemlik, zeka” gibi anlamlara gelmektedir.

  1. His performance was marked by brilliance. (Performansı muhteşemdi.)
  2. The brilliance of the fireworks amazed the audience. (Havai fişeklerinin ışıltısı izleyicileri hayrete düşürdü.)
  3. The diamond’s brilliance was unmatched. (Elmasın parlaklığı eşsizdi.)
  4. She is known for her intellectual brilliance. (Zeka üstünlüğü ile tanınıyor.)
  5. The artist’s paintings were full of brilliance and color. (Sanatçının tabloları parlaklık ve renklerle doluydu.)
  6. The play was a testament to the brilliance of the writer’s mind. (Oyun, yazarın zekasının bir kanıtıydı.)
  7. The brilliance of the sunrise was breathtaking. (Güneşin doğuşunun ışıltısı nefes kesiciydi.)
  8. The company’s success was due in part to the brilliance of its marketing team. (Şirketin başarısı, pazarlama ekibinin parlaklığına kısmen bağlıydı.)
  9. The scientist was awarded a prize for the brilliance of her research. (Bilim insanı, araştırmasının parlaklığı için ödül kazandı.)
  10. The young prodigy’s musical brilliance was evident from a very early age. (Genç dahi’nin müzikal parlaklığı çok erken yaşlardan itibaren belli oldu.)
  11. The play’s brilliance lay in its simplicity. (Oyunun parlaklığı basitliğinde yatıyordu.)
  12. The star’s brilliance was dimmed by personal scandals. (Yıldızın parlaklığı kişisel skandallarla karartıldı.)
  13. The building’s grandeur and brilliance impressed visitors. (Bina’nın görkemi ve parlaklığı ziyaretçileri etkiledi.)
  14. The young writer’s brilliance was recognized by literary critics. (Genç yazarın parlaklığı, edebi eleştirmenler tarafından tanındı.)
  15. The politician’s brilliance was evident in her ability to sway public opinion. (Politikacının parlaklığı, halkın görüşlerini etkileme yeteneğinde belli oldu.)
  16. The fireworks lit up the night sky with brilliance. (Havai fişekleri, gece gökyüzünü parlaklıkla aydınlattı.)
  17. The movie’s brilliance was in its innovative storytelling. (Filmin parlaklığı yenilikçi anlatımında yatıyordu.)
  18. The athlete’s brilliance on the field was matched by her humility off it. (Saha içindeki parlaklığı, saha dışındaki alçakgönüllülüğüyle eşleşti.)
  19. The city’s skyline was a testament to the brilliance of its architects. (Şehrin silueti, mimarların parlaklığına bir kanıtıydı.)
  20. The writer’s brilliance shone through

her sentence she wrote. (Yazarın parlaklığı her yazdığı cümlede parlıyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.