Bone Chilling İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bone Chilling İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bone Chilling Nedir?

Bone chilling kelimesi, insanı ürperten, korkutan veya soğuğun yoğunluğuyla titremesine neden olan bir olay, durum veya hissi ifade eder.

Örnek cümleler:

  1. The bone chilling wind made me shiver. (Kemikleri titreten rüzgar beni titretti.)
  2. The bone chilling silence in the haunted house was unbearable. (Perili evdeki kemikleri titreten sessizlik dayanılmazdı.)
  3. The horror movie had bone chilling scenes that made me jump. (Korku filmi, beni sıçratan kemikleri titreten sahneler içeriyordu.)
  4. The bone chilling scream from the woods scared us all. (Ormandan gelen kemikleri titreten çığlık hepimizi korkuttu.)
  5. The bone chilling truth about the accident left us all speechless. (Kazayla ilgili kemikleri titreten gerçek hepimizi suskun bıraktı.)
  6. The bone chilling temperature outside made me regret not wearing warmer clothes. (Dışarıdaki kemikleri titreten sıcaklık, daha sıcak giysiler giymediğime pişman oldum.)
  7. The bone chilling experience of being lost in the wilderness made me appreciate civilization even more. (Vahşi doğada kaybolmanın kemikleri titreten deneyimi, medeniyeti daha çok takdir etmeme neden oldu.)
  8. The bone chilling fear of being followed by a stranger made me walk faster. (Bir yabancı tarafından takip edildiğimi hissetmenin kemikleri titreten korkusu beni daha hızlı yürümeye itti.)
  9. The bone chilling news of a serial killer on the loose spread quickly. (Serbest dolaşan bir seri katilin kemikleri titreten haberleri hızla yayıldı.)
  10. The bone chilling sound of footsteps in the abandoned building made my heart race. (Terkedilmiş binadaki ayak seslerinin kemikleri titreten sesi kalbimi hızlandırdı.)
  11. The bone chilling sight of the ghostly figure made me freeze. (Hayaletimsi figürün kemikleri titreten görüntüsü beni donduran.)
  12. The bone chilling atmosphere of the cemetery at night was eerie. (Gece mezarlığındaki kemikleri titreten atmosfer ürkütücüydü.)
  13. The bone chilling tale of the haunted castle was passed down for generations. (Perili kale ile ilgili kemikleri titreten hikaye nesilden nesile aktarıldı.)
  14. The bone chilling realization that I was being watched made me feel paranoid. (İzlenildiğimi fark etmenin kemikleri titreten hissi beni paranoyak hissettirdi.)
  15. The bone chilling suspicion that someone had broken into my house made me call the police. (Evinime birinin girdiği şüphesiyle kemikleri titreten polisi aradım.)
  16. The bone chilling memories of the war haunted the veteran for years. (Savaşın kemikleri titreten hatıraları, veteranı yıllarca rahatsız etti.)
  17. The bone

chilling aura of the abandoned asylum made me want to leave immediately. (Terkedilmiş akıl hastanesinin kemikleri titreten atmosferi, hemen gitmek istememe neden oldu.)
18. The bone chilling suspicion that I was being followed by a ghostly apparition made me run. (Hayaletimsi bir görüntü tarafından takip edildiğim şüphesi, kemikleri titreten beni koşturmaya itti.)

  1. The bone chilling feeling of being lost in a dense fog made me disoriented. (Yoğun bir sisin içinde kaybolmanın kemikleri titreten hissi beni oryantasyonunu kaybettirdi.)
  2. The bone chilling scream of the victim echoed through the quiet night. (Kurbanın kemikleri titreten çığlığı sessiz gecede yankılandı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.