Blankly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Blankly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Blankly

Anlamı: Boş gözlerle, düşüncesizce, anlamsız bir şekilde

1. She stared blankly at the wall for hours. (Saatlerce duvara anlamsız bir şekilde baktı.)

2. After hearing the news, he sat blankly for a few minutes. (Haberleri duyduktan sonra birkaç dakika düşüncesizce oturdu.)

3. The teacher asked the question, but the student just looked at her blankly. (Öğretmen soruyu sordu ama öğrenci sadece anlamsızca ona baktı.)

4. She smiled blankly as if she didn’t understand the joke. (Şaka anlayamamış gibi anlamsızca gülümsedi.)

5. He stared blankly at the computer screen, not knowing what to do next. (Ne yapacağını bilemeyerek bilgisayar ekranına boş boş baktı.)

6. The cat sat blankly in the sun, not moving a muscle. (Kedi güneşte boş boş oturdu, hiç hareket etmedi.)

7. The man stood blankly in front of the building, trying to remember where he parked his car. (Adam arabasını nereye park ettiğini hatırlamaya çalışarak binanın önünde boş boş durdu.)

8. She looked at the menu blankly, unable to decide what to order. (Ne sipariş vereceğine karar veremeyerek menüye anlamsızca baktı.)

9. The little boy stared blankly at the magician as he performed his tricks. (Sihirbaz numaralarını yaparken küçük çocuk boş boş ona baktı.)

10. The woman watched the movie blankly, not really paying attention to what was happening on the screen. (Kadın filmi boş boş izledi, ekranda neler olup bittiğine pek dikkat etmedi.)

11. He walked blankly down the street, lost in thought. (Düşüncelere dalmış olarak boş boş sokakta yürüdü.)

12. She gazed blankly out the window, watching the rain fall. (Camdan dışarı anlamsızca baktı, yağmurun yağışını izledi.)

13. The child looked blankly at the page, not understanding the words. (Çoc

14. The dog sat blankly on the floor, waiting for his owner to come home. (Köpek sahibi eve gelene kadar anlamsızca yerde oturdu.)

15. The man listened blankly to the lecture, not really comprehending what the professor was saying. (Adam profesörün ne dediğini tam anlamıyla anlamadan dersi anlamsızca dinledi.)

16. The girl stared blankly at the painting, trying to figure out what the artist was trying to convey. (Kız resme anlamsızca baktı, sanatçının ne anlatmak istediğini çözmeye çalıştı.)

17. He stood blankly in front of the mirror, wondering if he had made the right choice. (Doğru kararı verip vermediğini düşünerek aynanın önünde boş boş durdu.)

18. The woman answered the question blankly, not really paying attention. (Kadın soruya anlamsızca cevap verdi, gerçekten dikkat etmiyordu.)

19. The child sat blankly in the classroom, daydreaming instead of paying attention to the lesson. (Dersi dinlemek yerine hayal kurarak sınıfta boş boş oturan çocuk.)

20. The man watched the traffic blankly, lost in thought. (Düşüncelere dalmış olarak trafiği anlamsızca izleyen adam.)

Türkçe Karşılığı: Boş gözlerle, düşüncesizce, anlamsız bir şekilde.