Belie İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Belie İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Believe

Believe kelimesi Türkçe’de “inanmak” anlamına gelir. Bir şeyin doğru olduğunu düşünmek ya da birine güvenmek anlamında da kullanılabilir.

  1. I believe that she will be here soon. (Onun yakında burada olacağına inanıyorum.)
  2. He didn’t believe me when I told him the truth. (Gerçeği söylediğimde bana inanmadı.)
  3. She believes that hard work is the key to success. (Sıkı çalışmanın başarının anahtarı olduğuna inanıyor.)
  4. Do you believe in ghosts? (Hayaletlere inanıyor musun?)
  5. I can’t believe that he’s gone. (Gitmiş olduğuna inanamıyorum.)
  6. She believed in herself and achieved her goals. (Kendine inandı ve hedeflerine ulaştı.)
  7. I believe in equality for all people. (Tüm insanlar için eşitliğe inanıyorum.)
  8. He didn’t believe in love until he met her. (Onunla tanışana kadar aşka inanmıyordu.)
  9. She believes that education is the key to a better future. (Eğitimin daha iyi bir geleceğin anahtarı olduğuna inanıyor.)
  10. They believe that honesty is always the best policy. (Dürüstlüğün her zaman en iyi politika olduğuna inanıyorlar.)
  11. I believe that everything happens for a reason. (Her şeyin bir nedeni olduğuna inanıyorum.)
  12. He believes that exercise is important for both physical and mental health. (Egzersizin hem fiziksel hem de zihinsel sağlık için önemli olduğuna inanıyor.)
  13. She couldn’t believe her luck when she won the lottery. (Lotoyu kazandığında şansına inanamadı.)
  14. Many people believe that meditation can reduce stress and anxiety. (Çok sayıda insan meditasyonun stres ve kaygıyı azaltabileceğine inanıyor.)
  15. I believe that we can make a difference in the world if we all work together. (Hepimiz birlikte çalışırsak dünyada fark yaratabileceğimize inanıyorum.)
  16. He believes that laughter is the best medicine. (Gülmenin en iyi ilaç olduğuna inanıyor.)
  17. She believes that kindness is the most important quality a person can have. (Bir insanın sahip olabileceği en önemli özelliğin iyi niyetli olmak olduğuna inanıyor.)
  18. They couldn’t believe their eyes when they saw the view from the top of the mountain. (Dağın tepesinden görülen manzarayı görünce gözlerine inanamadılar.)
  19. I believe that hard times can make us stronger. (Zor zamanların bizi daha güçlü yapabileceğine inanıyorum.)
  20. He believes that forgiveness is the key to moving on from past mistakes. (Geçmiş hatalardan ilerlemenin anahtarının affetmek olduğuna inanıyor.)

Unbelievable

Unbelievable kelimesi Türkçe’de “inanılmaz” veya “inanılmaz derecede şaşırtıcı” anlamına gelir. Bir olayın ya da durumun gerçek olması zor görüldüğünden ya da şaşırtıcı bir şekilde meydana gelmesinden dolayı kullanılır.

  1. The magician’s trick was unbelievable. (Sihirbazın numarası inanılmazdı.)
  2. It’s unbelievable that she’s already graduated from college. (Üniversiteden mezun olmuş olması inanılmaz.)
  3. The view from the top of the mountain was absolutely unbelievable. (Dağın tepesinden görülen manzara kesinlikle inanılmazdı.)
  4. The football player’s speed was unbelievable. (Futbol oyuncusunun hızı inanılmazdı.)
  5. The singer’s voice was so good, it was unbelievable. (Şarkıcının sesi o kadar iyiydi ki, inanılmazdı.)
  6. The news of her winning the lottery was unbelievable. (Lotoyu kazandığı haberleri inanılmazdı.)
  7. The amount of work he did in one day was unbelievable. (Bir günde yaptığı iş miktarı inanılmazdı.)
  8. The car crash was so intense, it was unbelievable that anyone survived. (Kaza o kadar şiddetliydi ki, herhangi birinin hayatta kalması inanılmazdı.)
  9. The fireworks show was unbelievable. (Havai fişek gösterisi inanılmazdı.)
  10. The athlete’s performance was unbelievable. (Sporcu performansı inanılmazdı.)
  11. The number of people who attended the concert was unbelievable. (Konsere katılan insan sayısı inanılmazdı.)
  12. The amount of money he spent on his new car was unbelievable. (Yeni arabasına harcadığı para miktarı inanılmazdı.)
  13. The plot twist in the movie was completely unbelievable. (Filmin kurgusal dönüm noktası tamamen inanılmazdı.)
  14. The storm caused unbelievable damage to the town. (Fırtına şehre inanılmaz derecede zarar verdi.)
  15. The fact that she had never heard of the Beatles was unbelievable. (Beatles’ı hiç duymamış olması inanılmazdı.)
  16. The speed of the roller coaster was unbelievable. (Lunaparktaki trenin hızı inanılmazdı.)
  17. The amount of food he ate was unbelievable. (Yediği yiyecek miktarı inanılmazdı.)
  18. The sunset over the ocean was unbelievably beautiful. (Deniz üzerindeki günbatımı inanılmaz derecede güzeldi.)
  19. The fact that they found a dinosaur bone in their backyard was unbelievable. (Arka bahçelerinde bir dinozor kemiği bulmuş olmaları inanılmazdı.)
  20. The fact that he learned to speak a new language fluently in just six months was unbelievable. (Sadece altı ayda akıcı bir şekilde yeni bir dil öğrenmiş

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.