Beat İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Beat İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Beat İle İlgili Cümleler

Beat, “vurmak” veya “yenmek” anlamlarına gelir. İşte beat kelimesini içeren örnek cümleler:

1. I need to beat the eggs before adding them to the mixture. (Yumurtaları karışıma ekmeden önce çırpmam gerekir.)
2. She always beats me at chess. (O, her zaman satrancda beni yener.)
3. The drummer began to beat the rhythm on the drums. (Davulcu, ritmi davullarda çalmaya başladı.)
4. The company’s profits beat analysts’ expectations. (Şirketin karları analistlerin beklentilerini aştı.)
5. The heart is responsible for beating blood throughout the body. (Kalp, kanı vücudun her yerine pompalayarak dolaşımı sağlar.)
6. I can’t believe I beat my personal best time in the race. (Koşuda kişisel en iyi zamanımı yendim diye inanamıyorum.)
7. She tried to beat the deadline, but it was already too late. (Son teslim tarihini kaçırmamak için uğraştı ama artık çok geçti.)
8. The rain was beating against the windowpane. (Yağmur pencere camına vuruyordu.)
9. He couldn’t beat his addiction without professional help. (Profesyonel yardım olmadan bağımlılığından kurtulamadı.)
10. The waves beat against the shore. (Dalgalar sahile vuruyordu.)
11. She beat the dust out of the rug with a broom. (Halıdan tozu süpürgeyle çıkardı.)
12. The team was beaten by a single point in the final game. (Takım final maçında sadece bir puan farkla yenildi.)
13. The sun was beating down on the desert. (Güneş çölde tepemizde yakıcı bir şekilde parlıyordu.)
14. The candidate promised to beat inflation if elected. (Aday, seçilirse enflasyonu yeneceğini söz verdi.)
15. He tried to beat the system, but he was caught in the end. (Sistemi alt etmeye çalıştı, ama sonunda yakalandı.)
16. The recipe calls for beating the batter until it is smooth. (Tarif, hamurun pürüzsüz olana kadar çırpılmasını istiyor.)
17. The boxer was beaten by his opponent in the championship match. (Boksör, şampiyonluk maçında rakibi tarafından yenildi.)
18. The horse’s hooves beat a steady rhythm on the pavement. (Atın nal sesleri, kaldırım üzerinde düzenli bir ritim oluşturdu.)
19. He beat his opponent easily in the first round of the tournament. (Turnuvanın ilk turunda rakibini kolayca yendi.)
20. The noise was so loud, I could feel it beating in my chest. (Ses o kadar yüksekti ki, göğsümde hissedebiliyordum.)

21. She tried to beat the record for the longest distance swam in one breath. (O, tek nefeste en uzun mesafeyi yüzerek geçme rekorunu kırmaya çalıştı.)
22. The team captain motivated his players to beat their opponents. (Takım kaptanı, oyuncularını rakiplerini yenmek için motive etti.)
23. He managed to beat his fear of heights by slowly exposing himself to higher altitudes. (Yavaş yavaş daha yüksek yüksekliklere maruz kalarak yükseklik korkusunu yenmeyi başardı.)
24. The news of the company’s bankruptcy beat the stock market. (Şirketin iflas haberi hisse piyasasını sarsmıştı.)
25. She tried to beat the flu by taking vitamin C and resting as much as possible. (Grip ile başa çıkmak için mümkün olduğunca C vitamini alarak ve dinlenerek mücadele etti.)
26. The chef showed me how to beat the dough to make it rise. (Şef, hamurun kabarması için çırpmanın nasıl yapılacağını bana gösterdi.)
27. The opposing team was determined to beat our team no matter what. (Karşı takım ne olursa olsun bizim takımımızı yenmek için kararlıydı.)
28. The athlete beat his own personal record in the 100-meter sprint. (Sprinter, 100 metre koşusunda kendi kişisel rekorunu kırdı.)
29. The rain beat against the roof of the car as we drove through the storm. (Fırtınayı geçerken yağmur arabamızın çatısına vuruyordu.)
30. She couldn’t beat the feeling of sadness that came over her after her dog died. (Köpeği öldükten sonra üzerine gelen üzüntü hissini yenemedi.)

Bu örnek cümleler, beat kelimesinin farklı anlamlarını ve kullanım alanlarını göstermektedir.