Aspiringly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Aspiringly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Aspiringly İle İlgili Cümleler

Aspiringly kelimesi “umutlu bir şekilde” veya “yükselmeyi arzu ederek” anlamına gelir. İşte aspiringly kelimesinin örnek cümlelerle kullanımı:

1. She looked aspiringly at the job advertisement, hoping to land the position. (O, iş ilanına umutla bakarak, pozisyonu kazanmayı umut etti.)
2. The young artist painted aspiringly, hoping to make a name for himself in the art world. (Genç sanatçı umutla boyadı, sanat dünyasında kendine bir isim yapmayı umut ederek.)
3. He studied aspiringly, hoping to achieve his dream of becoming a doctor. (O, doktor olma hayalini gerçekleştirmeyi umut ederek umutla çalıştı.)
4. The athlete trained aspiringly, hoping to qualify for the Olympics. (Sporcu, Olimpiyatlar’a katılmak için umutla antrenman yaptı.)
5. The student wrote aspiringly, hoping to win the writing competition. (Öğrenci, yazma yarışmasını kazanmayı umut ederek umutla yazdı.)
6. She looked at him aspiringly, hoping that he would ask her out. (O, ona umutla bakarak, onunla çıkmak için umut ediyordu.)
7. The young couple planned their future aspiringly, hoping to build a happy life together. (Genç çift, mutlu bir yaşam inşa etmek için umutla geleceklerini planladılar.)
8. He worked aspiringly, hoping to get a promotion at work. (O, işte terfi almayı umut ederek umutla çalıştı.)
9. The singer performed aspiringly, hoping to impress the judges on the TV show. (Şarkıcı, TV şovunda hakimleri etkilemeyi umut ederek umutla performans sergiledi.)
10. The entrepreneur started his business aspiringly, hoping to make a profit and succeed. (Girişimci, kar elde etmeyi ve başarılı olmayı umut ederek işine başladı.)
11. The young woman looked aspiringly at the fashion magazine, dreaming of becoming a famous model. (Genç kadın, ünlü bir model olma hayaliyle moda dergisine umutla baktı.)
12. He smiled aspiringly at the girl he liked, hoping she would feel the same way. (O, beğendiği kıza umutla gülümsedi, umut ederek aynı hisleri hissetmesini umdu.)
13. The politician campaigned aspiringly, hoping to win the election. (Politikacı, seçimi kazanmayı umut ederek kampanya yaptı.)
14. The actress auditioned aspiringly, hoping to get the lead role in the play. (Aktris, oyunda başrolü almayı umut ederek seçmelere girdi.)
15. The writer wrote aspiringly, hoping to finish his novel and get it published. (Yazar, romanını bitirip yayınlamayı umut ederek umutla yazdı.)
16. The dancer performed aspiringly, hoping to impress the

judges and win the competition. (Dansçı, hakimleri etkilemeyi umut ederek yarışmayı kazanmak için umutla performans sergiledi.)
17. The scientist researched aspiringly, hoping to make a groundbreaking discovery. (Bilim insanı, çığır açacak bir keşif yapmayı umut ederek umutla araştırma yaptı.)

18. The musician practiced aspiringly, hoping to master his instrument and become a professional. (Müzisyen, enstrümanını ustalaşarak ve profesyonel olmayı umut ederek umutla çalıştı.)
19. The athlete competed aspiringly, hoping to set a new personal best record. (Sporcu, yeni bir kişisel en iyi rekor kırmayı umut ederek yarıştı.)
20. The chef cooked aspiringly, hoping to create a unique and delicious dish that would impress the restaurant patrons. (Aşçı, restoran müşterilerini etkileyecek benzersiz ve lezzetli bir yemek yapmayı umut ederek umutla pişirdi.)