Appease İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Appease İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Appease kelimesinin Türkçe anlamı:

Appease, hoşnut etmek veya sakinleştirmek anlamına gelen bir fiildir.

Örnek cümleler:

1. He tried to appease his angry wife by buying her flowers. (Eşi sinirliyken çiçekler alarak onu hoşnut etmeye çalıştı.)
2. The manager appeased the customer’s complaints by offering a discount. (Müdür, müşterinin şikayetlerini bir indirim sunarak gidermeye çalıştı.)
3. She appeased her toddler’s tantrum with a cookie. (Çocuğunun krizini bir kurabiye vererek yatıştırdı.)
4. The politician tried to appease both sides of the debate. (Politikacı tartışmanın her iki tarafını da sakinleştirmeye çalıştı.)
5. The coach appeased the player’s frustrations by giving them more playing time. (Antrenör, oyuncunun hayal kırıklığını daha fazla oynama süresi vererek giderdi.)
6. The teacher appeased the student’s anxiety by reassuring them. (Öğretmen öğrencinin endişelerini ona güven vererek giderdi.)
7. The company tried to appease its investors by announcing record profits. (Şirket, rekor kârlarını açıklayarak yatırımcılarını hoşnut etmeye çalıştı.)
8. The parent appeased their child’s fear of the dark by leaving a night light on. (Ebeveyn, çocuğunun karanlıktan korkusunu bir gece lambası bırakarak yatıştırdı.)
9. The chef appeased the customer’s request for a gluten-free dish. (Şef, müşterinin gluten içermeyen bir yemek isteğini yerine getirerek hoşnut etti.)
10. The mediator tried to appease both parties in the conflict. (Aracı, çatışmanın her iki tarafını da sakinleştirmeye çalıştı.)
11. The therapist appeased the patient’s anxiety by teaching them relaxation techniques. (Terapist, hastanın kaygısını onlara rahatlama teknikleri öğreterek giderdi.)
12. The company appeased its employees by giving them a bonus. (Şirket, çalışanlarını bonus vererek hoşnut etti.)
13. The babysitter appeased the crying baby by rocking them to sleep. (Bebek bakıcısı, ağlayan bebeği sallayarak uyutmaya çalıştı.)
14. The government tried to appease the public’s concerns by increasing security measures. (Hükümet, güvenlik önlemlerini artırarak halkın endişelerini gidermeye çalıştı.)
15. The friend appeased their upset friend by listening to them vent. (Arkadaş, üzgün olan arkadaşını dinleyerek onu hoşnut etti.)
16. The company appeased its unhappy customers by offering refunds. (Şirket, mutsuz müşterilerine geri ödemeler sunarak hoşnut etti.)
17. The parent appeased their child’s hunger by giving them

a snack. (Ebeveyn, çocuğunun açlığını bir atıştırmalık vererek giderdi.)
18. The leader tried to appease the opposing faction by offering concessions. (Lider, muhalif fraksiyonu hoşnut etmek için tavizler sunmaya çalıştı.)

19. The store appeased the upset customer by offering a replacement product. (Mağaza, mutsuz müşteriye yerine geçen bir ürün sunarak hoşnut etti.)
20. The diplomat tried to appease the host country by apologizing for the diplomatic incident. (Diplomatik bir olay için özür dileyerek ev sahibi ülkeyi hoşnut etmeye çalışan diplomat.)