Ambivalent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Ambivalent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Ambivalent Nedir?

Ambivalent, bir kişinin veya durumun, iki zıt duygu veya düşünce arasında gidip geldiği anlamına gelir. Kişi veya durum, hem olumlu hem de olumsuz hisler uyandırabilir ve kararsızlık hissi yaratabilir.

Örnek Cümleler:

  1. Mary was ambivalent about whether to take the job offer or not. (İngilizce: Mary iş teklifini kabul etmek konusunda kararsızdı.)
  2. John felt ambivalent about the upcoming election. (İngilizce: John, yaklaşan seçimler hakkında kararsız hissetti.)
  3. The restaurant reviews were ambivalent, with some customers loving it and others hating it. (İngilizce: Restoran yorumları kararsızdı, bazı müşteriler sevdi bazıları ise sevmedi.)
  4. She had an ambivalent relationship with her ex-boyfriend. (İngilizce: Eski erkek arkadaşıyla kararsız bir ilişkisi vardı.)
  5. He had an ambivalent attitude towards the new policies. (İngilizce: Yeni politikalara karşı kararsız bir tutumu vardı.)
  6. I have ambivalent feelings about the movie. (İngilizce: Filmi izlerken kararsız hislerim vardı.)
  7. The company’s decision to lay off employees was ambivalent. (İngilizce: Şirketin işten çıkarma kararı kararsızdı.)
  8. He was ambivalent about whether to buy a new car or not. (İngilizce: Yeni bir araba satın alıp almama konusunda kararsızdı.)
  9. She had an ambivalent reaction to the news of her promotion. (İngilizce: Terfi haberine karşı kararsız bir tepki verdi.)
  10. The reviews of the book were ambivalent, with some praising it and others criticizing it. (İngilizce: Kitap eleştirileri kararsızdı, bazıları övdü bazıları ise eleştirdi.)
  11. He had an ambivalent feeling towards his ex-girlfriend. (İngilizce: Eski kız arkadaşına karşı kararsız hisler besliyordu.)
  12. The jury’s decision was ambivalent, with some members voting guilty and others voting not guilty. (İngilizce: Jürinin kararı kararsızdı, bazı üyeler suçlu bulurken bazıları beraat ettirdi.)
  13. She had ambivalent emotions towards her new job. (İngilizce: Yeni işine karşı karars
  1. The athlete was ambivalent about whether to retire or continue competing. (İngilizce: Sporcu emekli olup çıkmama konusunda kararsızdı.)
  2. The audience had an ambivalent response to the singer’s new album. (İngilizce: İzleyiciler şarkıcının yeni albümüne karşı kararsız bir tepki verdiler.)
  3. The government’s decision on the new policy was ambivalent. (İngilizce: Hükümetin yeni politikaya karşı kararsız bir kararı vardı.)
  4. He had an ambivalent feeling towards his new coworker. (İngilizce: Yeni iş arkadaşına karşı kararsız hisler besliyordu.)
  5. The student had ambivalent feelings towards their major. (İngilizce: Öğrenci, bölümüne karşı kararsız hisler besliyordu.)
  6. The reviews of the restaurant were ambivalent, with some praising the food and others criticizing the service. (İngilizce: Restoran yorumları kararsızdı, bazıları yemekleri övüyor bazıları ise servisi eleştiriyordu.)
  7. She had an ambivalent reaction to the news of her friend’s engagement. (İngilizce: Arkadaşının nişanlanma haberine karşı kararsız bir tepki verdi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.