Alluring İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Alluring İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Alluring Nedir?

Alluring kelimesi “çekici, cazip” anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

1. The alluring scent of freshly baked bread filled the air. (Taze pişmiş ekmek kokusunun çekiciliği havayı doldurdu.)
2. She wore an alluring dress to the party. (Partiye çekici bir elbise giydi.)
3. The advertisement used alluring images to sell the product. (Reklam, ürünü satmak için çekici görüntüler kullandı.)
4. The alluring beaches of Hawaii attract many tourists. (Hawaii’nin çekici plajları birçok turisti cezbeder.)
5. He was drawn in by her alluring smile. (Onun çekici gülümsemesi tarafından kendisini çekilmiş hissetti.)
6. The alluring sounds of the jazz band filled the room. (Caz grubunun çekici sesleri odayı doldurdu.)
7. The alluring prospect of a promotion motivated him to work harder. (Terfi etme çekici fırsatı, daha çok çalışması için onu motive etti.)
8. She used alluring words to convince him to go on a date with her. (Onu birlikte randevuya gitmeye ikna etmek için çekici sözcükler kullandı.)
9. The alluring colors of the sunset painted the sky. (Günbatımının çekici renkleri gökyüzünü boyadı.)
10. He couldn’t resist the alluring aroma of the freshly brewed coffee. (Taze demlenmiş kahvenin çekici aromasına karşı koyamadı.)
11. The alluring melody of the music put her in a trance. (Müziğin çekici melodisi onu transa soktu.)
12. The alluring smile on her face made him forget his worries. (Yüzündeki çekici gülümseme onun endişelerini unutturdu.)
13. The alluring landscape of the countryside was breathtaking. (Kırsalın çekici manzarası nefes kesiciydi.)
14. The alluring taste of the chocolate cake was irresistible. (Çikolata kekin çekici tadı dayanılmazdı.)
15. The alluring voice of the singer captivated the audience. (Şarkıcının çekici sesi izleyicileri büyüledi.)
16. The alluring scent of the flowers filled the garden. (Çiçeklerin çekici kokusu bahçeyi doldurdu.)
17. He was entranced by the alluring dance performance. (Çekici dans performansı tarafından büyülendi.)
18. The alluring price of the car was too good to pass up. (

    Araba’nın çekici fiyatı kaçırılamayacak kadar iyiydi.)

19. She used her alluring charm to get what she wanted. (İstediğini elde etmek için çekici cazibesini kullandı.)
20. The alluring view from the mountaintop was worth the hike. (Dağın zirvesinden görülen çekici manzara, yürüyüşün hakkını veriyordu.)