Aged İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Aged
Aged kelimesi İngilizce’de “yaşlı” anlamına gelir.
- My grandfather is very aged and needs constant care. (Dedem çok yaşlı ve sürekli bakıma ihtiyaç duyuyor.)
- The aged population is increasing due to advancements in healthcare. (Sağlık hizmetlerindeki ilerlemeler nedeniyle yaşlı nüfus artıyor.)
- She has a lot of experience because she is aged. (Yaşlı olduğu için çok deneyimi var.)
- The museum has a collection of aged artifacts. (Müze, yaşlı eserlerin bir koleksiyonuna sahip.)
- Aged cheese is known for its distinct flavor. (Yaşlı peynir, kendine özgü tadıyla tanınıyor.)
- The aged couple enjoyed their retirement in the countryside. (Yaşlı çift, emekliliklerini kırsal kesimde keyifle geçirdiler.)
- The company decided to hire aged workers for their experience. (Şirket, deneyimleri nedeniyle yaşlı işçileri işe almaya karar verdi.)
- The aged trees in the park provide shade during the summer. (Parktaki yaşlı ağaçlar, yazın gölge sağlar.)
- The aged building was renovated to preserve its historical significance. (Tarihi önemini korumak için yaşlı bina yenilendi.)
- The aged man struggled to climb the stairs. (Yaşlı adam merdiven çıkmakta zorlandı.)
- She was amazed by the aged architecture of the city. (Şehrin yaşlı mimarisinden çok etkilendi.)
- The aged wine was a special treat for the guests. (Yaşlı şarap, misafirler için özel bir lezzetti.)
- The nursing home provided care for the aged residents. (Huzurevi, yaşlı sakinlere bakım sağladı.)
- The aged couple held hands as they walked in the park. (Yaşlı çift, parkta yürürken el ele tutuştu.)
- The antique shop had a selection of aged furniture. (Antika dükkanı, yaşlı mobilyaların bir seçkisine sahipti.)
- The aged woman lived alone but had many visitors. (Yaşlı kadın yalnız yaşıyordu ancak çok sayıda ziyaretçisi vardı.)
- The castle was a popular tourist attraction because of its aged walls. (Yaşlı duvarları nedeniyle kale, popüler bir turistik cazibeydi.)
- Aged leather has a distinctive smell. (Yaşlı deri, kendine özgü bir kokuya sahiptir.)
- The aged elephant was the star attraction at the zoo. (Yaşlı fil, hayvanat bahçesinin yıldız çekicisiydi.)
- The aged book was valuable because of its historical significance. (Tarihi önemi nedeniyle yaşlı kitap çok değerliydi.)
- The aged professor was respected for his knowledge and wisdom. (Yaşlı profesör, bilgisi ve bilgeliği nedeniyle saygı gördü.)
- The aged sailor told stories of his adventures on the high seas. (Yaşlı denizci, yüksek denizlerdeki maceralarının hikayelerini anlattı.)
- The aged dog slept for most of the day. (Yaşlı köpek günün çoğunu uyuyarak geçirdi.)
- The painting had an aged appearance, giving it a sense of history. (Tablo, yaşlı bir görünüme sahipti ve tarihi bir hava veriyordu.)
- The aged couple enjoyed watching the sunset together. (Yaşlı çift, birlikte günbatımını izlemekten keyif aldı.)
- The aged computer could no longer handle the latest software. (Yaşlı bilgisayar artık en yeni yazılımı kullanamıyordu.)
- The aged bridge was in need of repair. (Yaşlı köprü tamir edilmeye ihtiyaç duyuyordu.)
- The aged singer still had a beautiful voice. (Yaşlı şarkıcı hala güzel bir sesi vardı.)
- The aged couple danced to their favorite song at their 50th wedding anniversary. (Yaşlı çift, 50. evlilik yıldönümlerinde en sevdikleri şarkıya eşlik ettiler.)
- The aged actor received a lifetime achievement award for his contributions to the film industry. (Yaşlı aktör, film endüstrisine katkıları nedeniyle ömür boyu başarı ödülü aldı.)
Hemen Yorum Yaz