Affrontedly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Affrontedly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Affrontedly

Türkçe Anlamı: Küstahça, saygısızca, kırıcı bir şekilde

1. She affrontedly told me that my outfit was ugly. (O, küstahça benim kıyafetimin çirkin olduğunu söyledi.)
2. The waiter affrontedly told the customer that he was not allowed to bring his own drinks. (Garson saygısızca müşteriye kendi içeceklerini getiremeyeceğini söyledi.)
3. He affrontedly rejected her apology. (O, kırıcı bir şekilde özrünü reddetti.)
4. She affrontedly criticized his work in front of everyone. (O, herkesin önünde işini kırıcı bir şekilde eleştirdi.)
5. The coach affrontedly yelled at the player for making a mistake. (Antrenör, oyuncunun hata yapması nedeniyle ona saygısızca bağırdı.)
6. The customer affrontedly demanded to speak to the manager. (Müşteri küstahça müdürle konuşmak istediğini talep etti.)
7. He affrontedly asked if she thought he was stupid. (O, kırıcı bir şekilde ona aptal mı olduğunu düşündüğünü sordu.)
8. The professor affrontedly told the student that his answer was completely wrong. (Profesör, öğrenciye cevabının tamamen yanlış olduğunu kırıcı bir şekilde söyledi.)
9. She affrontedly turned down his invitation to dinner. (O, kırıcı bir şekilde akşam yemeğine davetini geri çevirdi.)
10. The boss affrontedly asked why the project was not finished yet. (Patron, proje neden henüz bitmediğini küstahça sordu.)
11. She affrontedly accused him of cheating on her. (O, onu aldattığını küstahça suçladı.)
12. The customer affrontedly complained about the quality of the food. (Müşteri, yemek kalitesi hakkında kırıcı bir şekilde şikayet etti.)
13. He affrontedly told her that he didn’t care what she thought. (O, onun ne düşündüğünü umursamadığını kırıcı bir şekilde söyledi.)
14. The teacher affrontedly scolded the student for talking in class. (Öğretmen, sınıfta konuştuğu için öğrenciyi kırıcı bir şekilde azarladı.)
15. She affrontedly refused to answer his questions. (O, sorularına kırıcı bir şekilde cevap vermek istemedi.)
16. The politician affrontedly accused his opponent of lying. (Politikacı, rakibinin yalan söylediğini küstahça suçladı.)
17. He affrontedly told her that she was wasting his time. (O, ona zamanını boşa harcadığını kırıcı bir şekilde söyledi.)
18. The customer affrontedly demanded a refund. (Müşteri, küstahça geri ödeme istedi.)
19. She affrontedly laughed at his suggestion. (O

, kırıcı bir şekilde önerisine güldü.)
20. The manager affrontedly told the employee to leave if he couldn’t meet the job requirements. (Yönetici, iş gereksinimlerini karşılayamıyorsa çalışanın ayrılması gerektiğini kırıcı bir şekilde söyledi.)