Affront İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Affront İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Affront İle İlgili Cümleler

Affront, Türkçe anlamı olarak “hakaret etmek” veya “saygısızlık yapmak” olarak kullanılan bir kelime. İngilizce cümlelerde kullanım örnekleri şu şekilde olabilir:

  1. She felt affronted when he talked to her in a condescending tone. (Ona küçümseyici bir tonla konuştuğunda kendisine hakaret edilmiş hissetti.)
  2. It’s an affront to our intelligence that they think we’ll believe their lies. (Yalanlarını inanacağımızı düşünmeleri bizim zekamıza yapılan bir saygısızlık.)
  3. His behavior towards her was an affront to her dignity. (Ona karşı davranışları, onun saygınlığına yapılmış bir hakaretti.)
  4. The ambassador considered it an affront that he was not invited to the summit. (Büyükelçi, zirveye davet edilmemesini bir hakaret olarak değerlendirdi.)
  5. Making jokes about her weight was an affront to her self-esteem. (Kilosu hakkında şaka yapmak, onun özsaygısına yapılmış bir saygısızlıktı.)
  6. Refusing to listen to her opinion was an affront to her intelligence. (Onun fikrini dinlemeyi reddetmek, onun zekasına yapılmış bir hakaretti.)
  7. She took his criticism as a personal affront. (Eleştirilerini kişisel bir hakaret olarak algıladı.)
  8. His failure to acknowledge her contribution was an affront to her hard work. (Katkısını kabul etmemesi, onun zorlu çalışmasına yapılan bir hakaretti.)
  9. Refusing to let her speak in the meeting was an affront to her professionalism. (Toplantıda konuşmasına izin vermemek, onun mesleki saygınlığına yapılmış bir hakaretti.)
  10. His rude comments were an affront to basic human decency. (Kaba yorumları, temel insan ahlakına yapılmış bir hakaretti.)
  11. Her exclusion from the team was seen as an affront to her skills. (Takımdan çıkarılması, yeteneklerine yapılan bir hakaret olarak görüldü.)
  12. His constant interruptions were an affront to the speaker’s authority. (Sürekli kesintileri, konuşmacının otoritesine yapılmış bir hakaretti.)
  13. The company’s refusal to negotiate was an affront to the workers’ rights. (Şirketin görüşmeyi reddetmesi, işçilerin haklarına yapılmış bir hakaretti.)
  14. His lack of gratitude was an affront to her generosity. (Minnettarlık göstermemesi, onun cömertliğine yapılmış bir hakaretti.)
  15. Their dismissal of her concerns was an affront to her feelings. (Endişelerine kayıtsız kalmaları, onun duygularına yapılan bir hakaretti.)
  16. His condescending attitude towards her was an affront to her authority as a manager. (Ona karşı küçümsey

ici bir tutum sergilemesi, onun yönetici otoritesine yapılmış bir hakaretti.)
17. The government’s lack of action was an affront to the citizens’ safety. (Hükümetin eylemsizliği, vatandaşların güvenliğine yapılan bir hakaretti.)

  1. His belittling remarks were an affront to her achievements. (Onun küçümseyici yorumları, onun başarılarına yapılmış bir hakaretti.)
  2. The company’s refusal to pay their employees fairly was an affront to their dignity. (Şirketin çalışanlarına adil bir şekilde ödeme yapmayı reddetmesi, onların saygınlığına yapılan bir hakaretti.)
  3. Her exclusion from the project team was an affront to her professional reputation. (Proje ekibinden çıkarılması, mesleki itibarına yapılan bir hakaret olarak görüldü.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.