Affinity İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Affinity İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Affinity İle İlgili Cümleler

Affinity kelimesi, birine veya bir şeye karşı duyulan yakınlık veya benzerlik anlamına gelir.

  1. I feel a strong affinity for nature. (Doğaya karşı güçlü bir yakınlık hissediyorum.)
  2. She has an affinity for music. (Müzikle ilgili bir yakınlığı var.)
  3. The two artists share an affinity for abstract art. (İki sanatçı soyut sanata karşı bir yakınlık paylaşıyor.)
  4. He felt an immediate affinity with his new colleague. (Yeni meslektaşıyla hemen bir yakınlık hissetti.)
  5. The team’s affinity for each other helped them succeed. (Takımın birbirlerine olan yakınlığı, başarılı olmalarına yardımcı oldu.)
  6. The company’s values reflect my own personal affinities. (Şirketin değerleri, benim kişisel yakınlıklarımı yansıtıyor.)
  7. They discovered a shared affinity for Italian cuisine. (İtalyan mutfağına karşı paylaşılan bir yakınlık keşfettiler.)
  8. My affinity for travel has taken me to many different places. (Seyahat etmeye olan yakınlığım, beni birçok farklı yere götürdü.)
  9. He has an affinity for problem-solving. (Sorun çözme konusunda bir yakınlığı var.)
  10. The teacher had an affinity for working with children. (Öğretmen, çocuklarla çalışma konusunda bir yakınlığı vardı.)
  11. Her affinity for animals led her to become a veterinarian. (Hayvanlara karşı olan yakınlığı, veteriner olmasına yol açtı.)
  12. The two actors had a natural affinity for each other on stage. (İki aktör sahnede birbirlerine doğal bir yakınlık hissettiler.)
  13. The book’s themes resonated with my own personal affinities. (Kitabın temaları, benim kişisel yakınlıklarımla örtüştü.)
  14. His affinity for risk-taking made him a successful entrepreneur. (Risk alma konusundaki yakınlığı, onu başarılı bir girişimci yaptı.)
  15. The artist’s affinity for bold colors is evident in his work. (Sanatçının cesur renklere olan yakınlığı, eserlerinde açıkça görülüyor.)
  16. Their shared affinity for literature brought them together as friends. (Edebiyat konusunda paylaşılan yakınlıkları, onları arkadaş olarak bir araya getirdi.)
  17. The musician’s affinity for jazz influenced his own style of music. (Müzisyenin caz müziğine olan yakınlığı, kendi müzik tarzını etkiledi.)
  18. The team’s affinity for teamwork made them a force to be reckoned with. (Takımın birbirlerine olan yakınlığı, güçlü bir ekip olmalarını sağladı.)
  19. The artist’s affinity for nature is reflected in her landscape paintings. (Sanatçının doğ

aya olan yakınlığı, manzara resimlerinde yansıtılmıştır.)
20. Her affinity for language learning led her to study abroad in multiple countries. (Dil öğrenmeye olan yakınlığı, birden fazla ülkede yurtdışında eğitim almasına yol açtı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.