Adversariness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Adversariness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Adversariness

Adversariness kelimesi, “düşmanlık, karşıt olma, çekişme” gibi anlamlara gelir. İşte bu kelimenin örnek cümlelerde kullanımları:

  1. She approached the debate with adversariness, determined to prove her opponent wrong. (Onun rakibini yanıltmak için düşmanlıkla tartışmaya yaklaştı.)
  2. The adversariness between the two political parties reached its peak during the election season. (İki siyasi parti arasındaki karşıtlık seçim döneminde zirveye ulaştı.)
  3. The team’s adversariness was evident in their aggressive playing style. (Takımın düşmanlığı agresif oyun tarzlarında kendini gösterdi.)
  4. Despite their adversariness on the court, the players maintained a friendly relationship off the court. (Saha içindeki düşmanlıklarına rağmen, oyuncular saha dışında arkadaşça ilişki kurmayı sürdürdüler.)
  5. The adversariness of the negotiations made it difficult for the two sides to reach an agreement. (Müzakerelerin düşmanlığı, iki tarafın anlaşmaya varmasını zorlaştırdı.)
  6. The adversariness of the crowd towards the visiting team was palpable throughout the game. (Ziyaret eden takıma karşı seyircilerin düşmanlığı oyun boyunca açıkça hissediliyordu.)
  7. The adversariness between the two rival companies was reflected in their aggressive marketing tactics. (İki rakip şirket arasındaki düşmanlık, agresif pazarlama taktiklerinde yansıtıldı.)
  8. The adversariness between the two siblings had been simmering for years before it finally boiled over. (İki kardeş arasındaki düşmanlık yıllardır kaynamaya devam etti, sonunda taştı.)
  9. The adversariness of the weather made it difficult for the hikers to complete their trek. (Hava koşullarının düşmanlığı, yürüyüşçülerin yolculuklarını tamamlamalarını zorlaştırdı.)
  10. The adversariness of the political climate made it difficult for compromise and cooperation. (Siyasi iklimin düşmanlığı, uzlaşma ve işbirliğini zorlaştırdı.)
  11. The adversariness between the two colleagues made it difficult for them to work together effectively. (İki meslektaş arasındaki düşmanlık, etkili bir şekilde birlikte çalışmalarını zorlaştırdı.)
  12. The adversariness of the legal system often makes it difficult for individuals to receive justice. (Hukuk sisteminin düşmanlığı, insanların adalet almalarını sık sık zorlaştırır.)
  13. The adversariness of the marketplace can be challenging for new businesses trying to establish themselves. (Pazarın düşmanlığı, kendini kurmaya çalışan yeni işletmeler için zorlayıcı olabilir.)
  14. The adversariness of the ocean currents made it difficult for the sailors to

navigate their ship. (Deniz akıntılarının düşmanlığı, denizcilerin gemilerini yönlendirmelerini zorlaştırdı.)
15. The adversariness of the terrain made the mountain climb much more difficult than expected. (Arazi koşullarının düşmanlığı, dağ tırmanışını beklenenden çok daha zor hale getirdi.)

  1. The adversariness of the situation made it difficult for the negotiators to find common ground. (Durumun düşmanlığı, müzakerecilerin ortak nokta bulmalarını zorlaştırdı.)
  2. The adversariness between the two neighbors was fueled by their long-standing feud. (İki komşu arasındaki düşmanlık, uzun süredir devam eden düşmanlıklarıyla beslendi.)
  3. The adversariness of the crowd towards the performer was unwarranted and disturbing. (Seyircilerin sanatçıya karşı gösterdiği düşmanlık gereksiz ve rahatsız ediciydi.)
  4. The adversariness of the market made it challenging for the company to compete with established brands. (Pazarın düşmanlığı, şirketin kurulmuş markalarla rekabet etmesini zorlaştırdı.)
  5. The adversariness of the game was evident in the players’ intensity and focus. (Oyunun düşmanlığı, oyuncuların yoğunluğu ve odaklanmasıyla belirginleşti.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.